sen, ben bide yılbaşı..

herkesin belirli bir konumu var dünyada. nokta gibiyiz, ama çapımız/çevremiz belli. hareketlerimiz sonuçları doğuruyor ve karşılaşacaklarımızı kendimiz belirliyoruz genellikle, her hareketin sonucunun nerelere varabileceği, olasılıklar dahilinde sıralı duruyor her atılan adımda diyerekten uydurabiliriz.. bir insanın doğduktan sonra belirli bir kader çizgisinde hayatını sürdüğü ve karşılaşacağı şeylerin önceden belli olan Anı'lar dahilinde olduğuna inanmıyorum, hepimiz ne ekiyorsak, onu biçiyoruz bana göre.. ama bazen de gerçekten insan iradesı dışında gelişip, ya doğrudan ya da dolaylı olarak kaleye gol olarak kaydedilen Anı'lar da yaşanmıyor değil..

resepsiyon masasında oturuyorum, çıkış saatime 10 dakika kadar var/yok.. yılbaşı için planı da kurmuşum en temizinden, istikamet izmit olacak, güzel de geçecek.. hiç böyle planlı programlı bi yılbaşı kutlamamıştım aferin lan arkadaşa, izni de ayarladık süper şeklinde geçiriyorum içimden tekrar tekrar.. 5 dakika önce müdür ile Muhammet isimli çalışan arasında, yanımda geçmiş dialogu çoktan unutmuşum ama daha sonra iyi hatırlayacağım..
resepsiyon bölümü ile havuzun arasında biraz mesafe var, uzaktan öksürük sesi duyuyorum, bitmeyen bir öksürük, durmuyor.. layn yeter amma kasıldın be kadın diyorum içimden, öksürükten çözüyorum cinsiyeti anında.. ufak bir detay var, öksürük sesi yaklaşıyor.. kadın bana doğru geliyor ve biraz ilerimdeki görüş açımda olmayan puf'a oturuyor, anlıyorum.. ortalama üç dakika var ilk öksürük ile o ana kadar ve durmuyor.. le havle vela guvvetene diye kalkıyorum masadan ve doğru bayanın yanında alıyorum soluğu.. hemen çakozluyorum bayan'ı.. bir haftadır kaldıkları için simasını çıkartıyorum.. anamm.. ablam benem ne oldu saa diyeceğim, bakıyorum durum gerçekten kötü, ben böyle dumur vaziyette yanına gitmişken ağzından belirli belirsiz çıkıyor; n...fe...zz. laa.mı.. yor...mm..
ortama hafiften bir klor/havuz kokusu yayılıyor ama pek de önemli değil o sıra, nitekim olay büyüyor ve gece müdürü ile misafir ilişkileri sorumlusu da olaya dahil oluyorlar. ablamız o anda odasında bulunan babasına haber verilmesini istiyor ve durumun vahimliğinden ötürü ambulans geliyor, bayanı götürüyor.. gelen doktorun ilk teşhisi, zincirleme gelişecek olaylar silsilesinin ilk halkası sanki ; klor zehirlenmesi.. -o ne kidir-
klor kokusu yoğun olarak heryere yayılmış, olayın başlangıcından itibaren 40 dakika kadar geçmiş, üç kafadar (Spa müdürümüz, mami, ben) bekliyoruz. durum yavaş yavaş açıklığa kavuşuyor.. müdürün iki ilacı karıştır öyle havuza dök emrini,-ki bu yukarıda unuttuğum 5 dakika önceki dialog'tur.- tüm ilaçları karıştır olarak algılıyor mami ve kova içerisine 4 kimyasal maddeyi kattığı zaman, maddeler tepkimeye girerek fokurdamaya başlıyor.. o sırada çıkan müthiş kokudan da oradaki hassas bayan etkileniyor doğal olarak..
bir sonraki gün sağlıklı bir hizmet verebilmek için ortamdaki klor kokusunun dağılması gerekiyor, bunun da tek yolu sabaha kadar Spa'nın kapısını açık bırakmak. bir kişi bekleyecek, şanslı kişi Müdür neyse ki..
eve gidiyorum kös kös, h..tir ya son dakkada olan şeye bak, neyse lan akşam 8 9 gibi çıkarım en kötü, doğru izmit diye düşünceler içerisinde eve yürürken telefona mesaj geliyor, olum hüseyin yalan oldu, kaldık ortada .. Allaaahhh diye saldırasım geliyor önüme gelene, mesajdan sonra.. daha yok mu lan, gelin laaannn diyecem soyunacam sinirden.. o derece..

biraz uyurum diyorum, evdeyim, bilgisayarda oyalanıyorum falan, yatıcam artık.. telefon çalıyor, arayan müdür; dostum yarın sabah gel, uzun gün olacak, senin izmit de zor gbi diyor.. zaten yalan ettik onu be abi diyorum.. ama ben mesajı alıyorum 16 saat girecek ..
gelişmeleri sabah alıyorum, hanımefendi zehirlenme şüphesi ile kaldırıldığı Alman Hastanesinde(özel) tedavisini görmüş, müşade altında tutuluyor -hala-.. ancak sağlıklı konuşabildiği ilk anda polise şikayetçi oluyor ve bizim müdürü gece 03:00'da beyoğlu karakolna çekiyorlar ifade vermeye.. -işe bak- sabahı ediyor tabi o da uykusuz vaziyette..

vakit geçiyor, öğlene doğru bir haber geliyor, sistemler kontrol için kapatılacak, tüm adisyonlar el ile yazılacak diyor muhasebemiz.. okeydir baba diyoruz, devam ediyoruz çalışmaya ..
çıkış saatindeyiz, elle yazdığım adisyonları kontrol ediyorum, ne olursa güzel olur ? tabii ki içlerinden bir tanesi kaybolursa.. ulan bişey düzgün gitmeyecekmi düşüncesi altında tüm aramalara rağmen bulamadığımız adisyonun, zaman bakımından bana olan kaybı 30 dakika kadar..
ve 16.5 saatlik mesainin sonunda, yeni yıla 1.5 saat kala otelden çıkıyorum..


akciğer odaklı bir rahatsızlık olarak düşündüm sürekli, çünkü olayın içindeki 2. adama -muhammet- hiçbirşey olmamıştı.. ama ne olursa olsun kârlı çıktılar baba-kız işin içinden. ayrıntısını öğrenemedim ancak, konaklama ücreti de alınmaz böyle durumlarda, üzerine özel ambulans ve hastane masrafları da eklenince baya güzel bir maliyet tablosu çıkıyor otelin önüne..
gerçi olan bize oldu, herşey üst üste geldi, 30 aralık muhammetin de son günü olduğu için, 31 aralık'ta tam gün çalışmak durumunda kaldık.. finali de, plansızlık içinde kalan yılbaşı organizasyonumuz dahilinde, Ortaköy semalarında bir takside, trafikte gerçekleşti..

...5,4,3,2,1..

Mutlu Yıllar..

  1. gravatar

    # by Şairler Parkı - 11 Ocak 2009 03:20

    eger yazmayacaksaniz birakin bu blogger yazarligini sayin taksim. cok acik ve net oldu sanirim. internet aleminde bosuna yer kaplamayin. yazacaksaniz dort gozle bekledigimizi ve 19:03 saatinde yazi yazmaya ozen gosteriginizi gozumuzden kacmadigini belirtmek isterim.