Devam..

Sessizlik diyorum yürürken toprak yolda, ne manyak bişeymiş.. Bayadır böyle bir An'ı istemiş bünye meğer, şimdi fark ediyor..
Eski günlere gidiyorum beynimde...O toprak yola çıkarken velet halimle maç yapmaya gitmek için, kenardaki çimlikte bulunan tek erik ağacından topladığı erikleri benimle paylaşan kız geliyor aklıma.. Gülümseme ile karışık; esmer tenini, elmacık kemiklerini saklayan tombul sayılabilecek yanaklarını ve kapkara gözlerini, siyah saçlarını hatırlıyorum eskilerden..
Küçüklüğümden beri gittiğim Bodrum-Kadıkalesindeki tatilköyü.. Güzel anı olarak geride bıraktığım herşey aklımda yeniden canlanıyor, yolu yarılıyorum bu arada.. Mutluluk veriyor düşünmek kimse yokken etrafta.. Kendi kendime dalmış giderken ayağım takılıyor yolda taşa bir an, hay ...na koyim diyorum yere düşmekten son anda kurtulurken..
Yolun sonuna, taş sahaya varıyorum. Güneşin tepede kaldığı son saatler.. Minyatür kalelerinde çocukluğumdan bu yana her Haziran öğleden sonrası, içinde yer aldığım karşılaşmalara ev sahipliği yapan taş saha.. Bir tanesi tamamen eğilmiş iki basketbol potasına sahip, kenarları delik teller ile, delik telleri de dikenler ile çevrili taş saha.. Her sene söylememize rağmen bir türlü bakımı yapılmayan taş saha (!)


Kadrolar kuruluyor ve maç başlıyor..
Bizim takım, rakibe göre oldukça kuvvetli... Eskiden beri birbirini tanıyan adamların aynı takımda olması, pas trafiğini kolaylaştırıyor ve çabucak öne geçiyoruz... Yılda bir kere buluşup maç yapmamıza rağmen, eskilerden kurulu takımımız coştukça coşuyor.. Bir golümüz var ki hatta, Barcelona gibiyiz.. Golü atınca anırıyoruz hayvanlar gibi ohaa eveet yuhaa şeklinde.. 11. golden sonra -6'da devre, 12'de biter- bizim takıma baya baya rehavet çöküyor. Minyatür kale maçı bu, en fazla 1 veya 2 kişi kalır geride, son gol için onlar da yerlerini asmaya başlıyorlar..
Rakip üst üste 3 gol birden atıyor bu rehavetten faydalanarak ve 11-7 yapıyor durumu.. Bir gol ile kazanabilecek kadar rahatken, geriden gelenin gazının da etkisi ile "atan kazanır" tadında bir mücadeleye dönüyor karşılaşma..
Onların gazı, bize binen stres, bağırma çağırmaların artması ve efsane bir geridönüşün ihtimali iyice kızıştırıyor ortalığı.. Maç döndü, dönecek derken korner oluyor lehimize. Ufacık kalenin önünde, karambolde top önüme düşüyor ve kaleye yollayıp maçı bitirme görevi de bana tesadüf oluyor.. 12-7

Tamam diyorum maçtan sonra, şanssızlığımı kırdım herhalde.. Çünkü genelde benim takımım maçlara fırtına gibi başlar öne geçer ve sonra geriden gelen takım maçı kazanır.. Böyle yenilmek hepsinden kötüdür.. Şeytanın bacağını kırdığım veya kırdığımı sandığım oh çekiyorum, genel kısmetsizliğimi de bitirir diye umaraktan.. Ama o kadar kolay olmuyormuş işte..

...

Son günüm tatilde.. Zaten toplasan 3 günlüğüne gelebilmişim iş dolayısı ile.. Bokunu çıkartmak istiyor tabi insan böyle kısıtlı zamanı olunca, her şeyi yapası oluyor.. Arkadaş gazı ile Jet-Ski yapalım diyoruz. Gidip fiyat alıyoruz, oradaki çalışan ablamız ile kanka oluyoruz hemen.. Hem ucuzdan veriyor Jet'i, hem de sizi fazladan bindiricem diyor, oo ablamızsın, canımızsın paralelinde teşekkür ediyoruz.. Kaldığımız yer, kiralayacağımız yere uzak ama aynı sahilde olduğu için, siz yorulmayın hatta ben sizi iskeleden aldırayım bizim botla diyor, obaa süper lan, ehehe tamam ablacım diyip zevkten erimiş bir vaziyette paraları almak için dönüyoruz yeniden bizim tarafa..
Zamanımız çok kısıtlı, hemen dönmemiz gerekiyor ki, bir saat sonra otobüse yetişmem lazım. Tatil bitiyor artık ve İstanbul yolu çekilecek..


Bot geliyor 10 dakika sonra, alıyor bizi götürüyor kiraladığmız yere.. Jet'e biniyoruz, önce ben sonra arkadaş kullanıyor.. -O kadar söylememe rağmen bizim "Hayvan" düşürüyor ikimizide spin atarken hatta :) - 
Bitiriyoruz ama, Jet-Ski keyfi fena bişey.. İndikten sonra bize kıyak geçen abla ağzındaki baklayı çıkartıyor, siz bana müşteri getirin, benden size Jet-Ski beleş diyor.. Abovv teklife bak derken bizim arkadaş, ben kısmetime çatıyorum, bu gün dönülürmü arkadaş diye..
Getirdikleri gibi dönüşte de bot ile alıyorlar bizi, ortalama 300 metrelik bir sahil şeridini denizden kat ederek bizi aldıkları iskelemize bırakacaklar, amaç bu..
Sürekli gözüm saatte, hazırlanmak için evde olmam gereken zamandan 10 dakika gecikmedeyim o an ve iskeleden eve kadar 15 dakikalık bir yürüme mesafesi de var.. Neyse, adamlar allahtan bizi götürüyolar geriye derken, bir anda denizin ortasında motor susuveriyor.. Kullanan elemanın hay anasını şeklindeki sinirlenmesinden kıllanıyorum ve soruyorum ne olduğunu.. Aldığım cevap daha bir gün önce şans ve benim aramdaki ilişki konusunda kurduğum her şeyi yerle bir ediyor..
"Benzin Bitti" diyor.. "Oha" diyorum..
Allahtan arkadaşın yanında cep telefonu var, hemen arıyor kullanan eleman kiraladığımız yeri.. 2 dakika sonra Jet-Skiye binmiş biri bidonla benzin getiriyor bizim bota.. Takıyorlar benzini, kontağı çalıştırıyor..
Tık etmiyor motor.. Benzini pompalamak gerekiyor diyor botu kullananın arkadaşı, pompalıyorlar; yine tık yok.. 15 dakika geçiyor denizin ortasında, akıntı sayesinde kıyıya da yaklaşmış durumdayız.. Daha fazla dayanamıyorum beklemenin stresine ve atlıyorum bottan.. Sığ olan yere kadar sürüklenmişiz iyi ki, telefona cüzdana zarar gelmiyor.. Kıyıdan gitmem gereken iskele ile bulunduğum yer arasında ortalama 100 metre mesafe bulunuyor ve küfürler eşliğinde koşmaya başlıyorum..
...
Kumda koşmak zordur, bu yüzden top oynamak iyi antrenman sayılır kum üzerinde.. Bu bilginin, bilgi olarak kalmasını tercih ederdim o koşuyu yapmak yerine.. :)



Bavullardı çantalardı derken otobüse biniyoruz otogardan.. Rahat koltuk, kaptanın arkasının arkası.. Uyu uyan, baba ile sohbet et derken Susurluğa varıyor otobüs.. 30 dakika mola diyor hostes..
İnip, yemek yiyoruz.. Metro ile yolculuktayız, tesis de metro turizmin.. Otobüse dönerken bakıyoruz, valizler boşaltılıyor.. Hop bilader n'luyo falan diye el koyuyoruz diğer yolcular gibi duruma.. Abi otobüs bozuldu, sizi başka araca alacağız diyor muavin.. Haydaa, olmaz kardeşim, hay ..na koyim yaaa sesleri arasında, Sakinleştirmeye çalışıyorlar yolcuları...
"O sırada bizi Susurluğa getiren otobüs de bir güzel temizleniyor, kaptan hostesini çağırıyor ve otobüs tesisten gözümüzün önünde, sapasağlam bir şekilde ayrılıyor.."

...

Botun benzininden sonra, bozulan otobüs fazla geldi bir gün için.. Kısacık tatilde bile, geldi yine beni buldu anasını satayım.. Olduğu anda sinirleniyorum ama, sonradan da gülüyorum bu işe.. Banka ATM'sinden yarım 10 TL çekmiş adamım ben, yaa.. :) Para bildiğin yarım..
Ama anlatmak güzel hissettiriyor insana.. Verdiğim arayı da sonlandırıyorum yavaş yavaş böylece.. Kafamı kurcalayan diğer sıkıntılar da kendi kendilerine çözülsünler.. Bundan sonra başlarım sıkıntısına..

Bu arada kombinemi de aldım, yalnız B Blok S19 K10'u benden önce alan kişiye çok derin saygılar sundum, haberi olsun..
Bana da geçmiş olsun..
Ayrıca, Metro Turizmi tercih etmeyin.. 

Yeniden görüşeceğiz,


taksim 

  1. gravatar

    # by oneblood - 6 Temmuz 2009 20:20

    tatil iyidir ya bodrum fln ohh hayat sana güzel :))

  2. gravatar

    # by Adsız - 6 Temmuz 2009 21:15

    güzel bir anlatım olmuş. Anlattılarınızı bir bir yaşamış gibi oldum yazıyı okurken...

  3. gravatar

    # by taksim - 7 Temmuz 2009 16:38

    3 gün sadece.. geri kalan zamanda günde 8 saat iş :)
    bu ise hayat, al senin olabilir