Amatör Günlüğü..
3 Maç da kendi kategorisinde büyük maç sayılırdı.. Cumartesi "Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom" isimli takım -oha dimi Pele'nin tam ismi gibi.. - Burhan Felek'de resmen sahaya serdi Beşiktaş'ımızı.. 10 kişi var mıydık yok muyduk sayamadım Beşiktaş diye bağıran manyaklar olarak bilemiyorum.. 20 25 kişilik bir de V.G.S.T.T. taraftarı vardı.. Sanıyorum susmama başına para şeklinde anlaşmışlar klüpleri ile ki susmadılar.. SSK'ları yatırıyor mu Vakıfbank merak ettik hep beraber.. Aynı grup Akatlarda oynanan maçta, deplasman da yapmış bir grup, hatırlatalım.. Neticeye bakacak olursak, bu ligin en büyük bütçeli takımlarından birisi V.G.S.T.T. sonuçta, skor normal, 3-0.. İsminden korkarsın yani.. Adamlar taraftarlarına bile para dağıtıyor, bu krizde (!)..
Bizim takım vasat görünümlü.. Voleyboldan pek anlamam ama libero pozisyonunda oynayan kızcağız çok cılız kalıyor diğer ablalarının yanında.. Kendisi resimdeki kırmızılı olan kişi.. Sonra popovic hep kenardaydı, neden bilemiyorum.. Menejer gibi direktif verdi sürekli takıma.. Zaten bu sporun ayrı bokluğu skor dengesizliğinde.. Oldu da rakip 20'lerde iken 12-15 arasında kalırsan, hemen oyuncuların beyinlerine yerleşiyor "seti kaybettik" düşüncesi.. Sonrası zaten sıfır.. Yenildik, çağırdık, alkışladık.. Sonuna kadar Beşiktaş..
Bugün (Pazar) hentbol vardı.. Hentbol bizim için ayrı anlam taşıyor.. Çalışıyorum anasını satayım, çok kovalayamıyorum kendi adıma ama, başka bir bağ var oyuncular ile taraftar arasında.. Sonuçta semtte olan tek takım, Beşiktaş klübü içerisinde.. Birebir ilişkiler var ki çok önemli.. Baklavalar var bayramlarda.. Antreman ziyaretleri var.. Eskileri duyanlar-bilenler için fulyada antreman yapan futbol takımı zamanını da anımsatıyor..
Böyle semtin içindeki bir takıma bile taraftar gitmiyor yeterince.. Akatlar için bıdı bıdı yapıyoruz uzak diye, bakıyosun Süleyman Seba götümüzün dibinde, ama yine giden yok.. O zaman şapkayı eğecez, önümüze bakacaz.. Kapasite bu kadar..
Büyük maçtı bu maç da.. Ankara takımları hentbolde.. Taraftar da oldukça iyi idi.. Golü seven bir yapımız olduğundan dolayı hentbole ısınması da kolay oluyor.. Maçtan fazla kopulmadı.. Dolayısı ile takım, sürekli belli bir farkta götürdü mücadeleyi.. Açık ara da önde bitirdi maçı.. Zelic'in 3'lüsü, Ramazan'ın bombaları, rakibin çaresizliği görülmeye değerdi.. "Yönetim Uyuma, Maaşları Unutma.." sloganı, günün anlam ve önemine hitaben uygundu.. Rakip takımın adı Milli Piyango olunca, taraftarın kontrası da gecikmedi, son söz şu şekilde idi;
"Nimet Abla gelsin, sizi kurtarsın.. "
Hentbol sonrası tv basına geçtik.. Eskiden güzel oluyordu Abdi İpekçi deplasmanları.. Adrenalin üst seviyede, pota arkası Beşiktaş'a verilmiş, karşılıklı kontralar falan filan.. Oyunculara da gaz veriyodu tribün öyle olunca.. Ama İstanbul Emniyeti işin kolayına kaçmaya devam ediyor, olay potansiyeli olan her maça yasak koymaya başladılar.. Emniyeti sağlayamamaktan değil, kendilerini yormak istemediklerinden kaynaklanıyor bu saçma kararlar.. Yoksa sen 800-900 kişinin bile emniyetini sağlayamıyorsan eğer, o görevde ne işin var, git başka bir uğraş bul kendine.. Zabıta ol ne bileyim..
Hayatım boyunca izlediğim tüm Beşiktaş Erkek Basketbol takımları, son periyot özürlü idi. Bu sezonki takım da aynı özürlülükte devam ediyor. Hoca ile, oyuncu ile pek alakası yok bu işin karar verdim. Bir paniktir alıyor takımı, alakasız atışlar, gereksiz zorlamalar, olmadık top kayıpları.. 37 yaşındaki kaptan, orta sahadan 3'lük deniyor 1 dakika kala maçın bitmesine.. Yazıktır, verdik maçı.. 3. periyotta dengeyi sağladıktan sonra kopartmalıydık, ama beceremedik malesef.. Yıllardır fener maçlarında yaşadığımız Damir Mrsic krizi yine tuttu, üst üste 3'lükler ile fenerbahçe kopardı galibiyeti.. Kafayı yedim ekran başında.. Eline sıçayım be adam, hep aynı senaryo anasını satayım...
Salonun boşluğu dikkatimi çekti hep diğer yanda.. Beşiktaş taraftarı orada olsa idi bugün, bu kadar boş olur muydu o tribünler ? Kesinlikle hayır..
...
1 aylık bir dönem için transfer dedikoduları ile kafamızı bulayacak süreç başlamak üzere.. Kimler gidecek, kimler gelecek göreceğiz futbol takımı için.. Birilerinin para ile satılabildiğini görmek istiyorum artık. Adam satalım, adam almayalım istiyorum.. Koyim bi tarafına gelecek şampiyonluğun, azcık kıçını başını düzeltsin takım, paralarını alabilsin şu klübün personeli.. İstiyorum ama nerde, tabi ki hayallerde..
taksim
7 KİŞİ
FILIP HOLOSKO
HAKAN ARIKAN
İBRAHİM TORAMAN
İBRAHİM ÜZÜLMEZ
KORCAN ÇELİKAY
RÜŞTÜ REÇBER
SERDAR ÖZKAN
Yukardaki 7 ismin diğer topçulardan ne farkı var derseniz; onların Beşiktaşla sözleşmeleri bu sene bitiyor. Aralarında takımın en yaşlısı da var en gençleri de var. Gitmesini istediklerim de var kalmasını istediklerimde. Takımın kaptanlığını yapıp arkadan iş çevirenleri gördükten sonra kimse için duygusal bakamıyorum artık. Sene sonu dönüp bu posta bakarız kimler gitmiş kimler kalmış...
Edit: Sayı tekrar kontrol edince 9a yükseldi. Yusuf Şimşek ve Uğur İncemanda sözleşme yenilemezse mayıstan sonra serbest kalıyor.
oneblood
Mustafa Denizli Bizi Neden Yoruyorsun?
Geçen seneki çifte kupadan sonra herşeyi bırakıp Çeşmeye yerleşip sadece balık tutmak istediğini biliyoruz da kimse seni silah zoruyla tutmadı takımın başında.
Sene başından beri bu kadar isteksiz olmak zorundamısın?
Maçı yedek klübesinden izlemek dışında tribündeki taraftardan ne farkın var?
Kahinlikten şapkadan kulaksız tavşanlar çıkarmaktan vazgeç artık. Ya da bırak git artık sende kurtul bizde.
Ben bu takımı şampiyon yapmakla uğraşamıycam olursa olur olmazsa canım sağolsuncu olma.
Bırak 30.cu 34.cü haftaları şu maçları anlık olarak analiz et, İnönüde oynadığının farkına var, takıma koşacak adamlar lazımken "Yusuf"lardan medet umma.
ps:Beni serdar ortaç şarkısına da mahkum ettin ya daha ne olsun
oneblood
...
Artık birisi çıksın, sana ORANIN İNÖNÜ OLDUĞUNU, BEŞİKTAŞ'IN İÇ SAHA STADYUMU OLDUĞUNU ÖĞRETSİN !!
Hay anasını satayım ya.. Bok oldu geriye yaslandın da..
Manisaspor Deplasmanı..
*Stadı güzel yapmışlar, modern görünüyordu.. Köşeleri de birleştirebilseler çok daha güzel olurmuş hatta.. -belki havayı keserek üşümeyi de engellerdi, bilemiyorum- Yazmayı unuttum daha önce ama sivasın stadı da oldukça güzel düzenlenmişti eskiye göre..
Tabi içini düzeltirken dışını akıl etmemiş zeki manisa yönetimi (!), deplasman tarafının.. Turnikelere ulaşmak için 7 8 kere güvenlik kontrolünden geçirirsen insanları, kuyruk olur.. Stad kapılarını da geç açtırırsan, yığılmaları ve insanların mecburi anarşi yaratmaları durumunu engelleyemezsin.. Bir iki dakika evvel girmeyi başardık biz ortalık karışmadan, ama söylenene göre oldukça kötü bir görüntü oluşmuş..
*Soğuktan bahsederken dahi ürperiyorum.. Oldukça kalın giyinmeme rağmen en çok üşüdüğüm deplasmanlar arasına alıyorum manisayı.. Üşümek kaçınılmazdır yazılmalı stad girişinde bir duvara.. Kaderimize razı, yük etmeyiz mont polar vs..
*1 puan iyi midir göreceğiz ancak, ilk yarıda izlediğim takımı beğendim kendi adıma.. Ortadan iyi pozisyona giriyorduk, paslar yerinde idi, her hücuma kalkışımız tehlike yaratıyordu.. Ama bu etkinliğimiz 40 dakika kadar sürdü.. Kalan 60 dakika hayalet Beşiktaş'ı seyrettik.. Belki biraz becerikli olabilse idik, ilk 40 dakikada skoru netleştirir, sonrasında keyfini sürerdik ama olmadı..
*Bobo'nun golü tribünden görebildiğim kadarı ile çok klastı..
*Tribün her manisa deplasmanında olduğu gibi rezaletti.. Oldukça büyük bir alana sahip olmamıza rağmen aynı ağızdan bağıramamamız, golden sonra etkili olan bir iki tezahürat harici çok etkili görünmememize sebebiyet verdi. Ancak üzeri kapatılırsa seneye, muhteşem tribün yapılır orada..
* Deplasmanların popülarite değerleri var bence çoğu taraftarın gözünde.. Bazı deplasmanlar bu bağlamda az katılımlı olabiliyor.. Bahse konu popülariteyi de genelde rakipten çok, takımın gidişatı belirliyor.. Oldukça can sıkan bir gözlem tabiki bu.. Kilometrelerce ötede olsa bile yanında olma isteği ile yanıp tutuşan bizi, gitmemeye teşvik eden skorlardan söz ediyorum.. Geliyorum dedikten sonra vazgeçmek mesela.. Önce diyarbakır beraberliği, sonrasında cska mağlubiyeti canlı örneğimiz oldu bu yolculuk öncesinde...
10 kişilik araçta 5 kişi rahatlığına söz edilmeyecek, biraz soğuk ama içi boş bir deplasman yaptık böylece..
İstanbul'a gedikten sonra dinlenmeden 8 saat çalışma sonrası, ancak bu kadar .. Kopuk kopuk oldu, affola..
taksim
Yollar Var Yollar Uzun #3
525 Km..
İstanbul - Manisa..
09:30, Taksim'den hareketle..
Kara gelen kışa inat, Bembeyaz umutlarımızla düşeceğiz yoluna sabahın erkeninde..
Sen yüzümüzü kara çıkarma Kartalım..
taksim
Mühendis Oktay- Anma / 13 Aralık 2009
Beşiktaşlı mühendis Oktay Akdemir'in bir grup Galatasaraylılar tarafindan 1991 yilinin Subat ayinda öldürülmesinin tek tanığı olarak mahkemeye çıkmaktan kaçınmayan Baris Tut boyle anlatir olayi. Ve ekler:
"Bir anda binlerce insan doluştu Mecidiyeköy caddelerine. Önce Beşiktaş taraftarı çıktı dışarıya. Kalabalığın arasına karışarak buluşma noktasına gittim. Epey sonra Galatasaray taraftarları göründü. Süreyya erken davrananların arasında, çabucak geldi sözleştiğimiz yere. Geldiğimiz gibi, yürüyerek dönmeye karar verdik.
Biraz arkamızda yaklaşık elli kişilik bir gurup, ellerinde sopalar ve demir çubuklarla küfürler ederek ilerliyordu. Gurubun liderliğini uzun boylu, sarışın ve yüzünü atkıyla örtmüş bir genç yapıyordu. Elinde kalas gibi kalın bir sopa vardı. Arkamızdan geldiklerini bilerek, ama hızlanmadan, dikkatle yürüyüşümüzü sürdürdük. Şişli yolu üzerindeki bir durakta, demirlere yaslanmış sessizce duran genç bir adama şöyle bir gözümüz takılmıştı ama hemen arkamızdan gelen ve artık yoldan geçen araçları taciz etmeye başlayan gurup ona vahşi hayvanlar gibi saldırdı. Sopalar çoktan yere serilmiş adamın üzerine inip kalkıyordu. Adamın hareketsiz duran bedenine sayamadığımız kadar çok tekme indirdikten sonra çemberi genişlettiler. Sarışın genç, elindeki sopayla son darbeyi vurduktan sonra, izlendiğinin bütünüyle bilincinde olarak, başını kaldırdı ve çevresini süzdü. O nefretle bakan gaddar gözleri unutmak kolay olmayacaktı..."
Barış Tut
"Futbol Nedir ki" , Shf 102.
"Siyah-Beyaz renklere sarılsın naaşım, sana binlerce Oktay feda Beşiktaşım"
13 Aralık 2009 Pazar
Saat: 14:00
Nakkaştepe Mezarlığı
Uefa'yı S.ktiret Saldır Beşiktaş!!
Mesela maç öncesi, futbolcunun ismini melodik bir şekilde söylüyor tribün.. O sıra futbolcu ısınmada.. Yeni takım arkadaşları diyor hadi git.. Anlamıyor, nereye gideyim.. Diyorlar ki, önlerine gideceksin, Oley çekeceksin.. En kariyerlisi dahi şaşıp kalıyor bu seramoniye, kendini değerli görüyor belki hatta.. Tribünün bu hareketi iki tarafa da gaz veriyor üstüne..
Bunu yaşayan her futbolcunun kendi kendine oha lan dediğine kalıbımı basarım. Bizdeki -türkiye için söz ediyorum- tribünsel seramonilerin yanına yaklaşabilecek avrupada örnek olduğunu da -tribün ile futbolcu arasında - düşünmüyorum. Türk insanı olarak birbirini gazlamada sahip olduğumuz başarı, doğrudan tribünlere enjekte edilmiş sanki..
Aslında bu ufak bir detay her taraftar için. Dün oynanan CSKA maçında da, benzer hisleri CSKA'lı futbolcular yaşamıştır diye tahmin ediyorum. Onları çağırmasak da fakyu çeseka dediğimize karşılık el sallamalarından belli idi anaa taraftara bak lan şeklinde düşünceleri..
Karşı cephede ise, alışık olduğu o taraftarı ile pozisyona giremeden gol bulmaya uğraşan bir Beşiktaş vardı. Tekniğe taktiğe girersek çıkamayız, paralel olarak atlıyorum.. İkinci yarı, skorbordda Wolfsburg'un beraberlik golünü gördükten sonra çıkan ümitler tükenmedi, Saldır Beşiktaş.. bestesi daha bu hafta sonu Beşiktaş seyircisi masturbasyon yapıyor'u nazikçe söylemeye çalışan Erman Toroğlu'ya kapak oluyordu.. Ne var ki beste, Süleyman Youla'dan beri uğursuzluğunu koruyor bana göre.. Diyarbakır maçında da uzunca değişik şekilde söylenmişti..
Neyse, dakikalar 60'ı buldu falan, işler iyicene zora girdi, yavaş yavaş susarak sadece pozisyonlarda homurdanması gereken o tribün, "Uefa'yı siktiret Saldır Beşiktaş" şeklinde besteyi mutasyona uğratarak Nirvana'ya ulaşmayı başardı.. Biz farklıyız oğlum Beşiktaş tribünü bu manyak bir yer geyiğine girmek istemiyorum ama, şu lafı, öyle bir dakikada söyleyebilecek insanı bırak Türkiye'yi, hiç bir ülkenin takımının tribününde bulamazsın..
İşte o dakikada bende düşündüm.. Sahada olan Beşiktaşlı topçular -en azından hemen algılayabildikleri için türk olanlar- neler geçirmişlerdir kafalarından diye..
Sadece saldırmamızı istiyorlar.. Atamasak dahi, yesek dahi.. Yapamasak dahi.. Sadece saldırmamızı, saldırmamızı..
Bunu siyah beyaz forma ile, o saniyede, o çimlerin üzerinde düşünmüş olabilmeyi hayal etmek dahi insanın tüylerini kaldırıyor.. İstiyor taraftar işte.. Golü, Uefa'yı, 3 puanı, grubu falan değil.. Sadece akın eden Beşiktaş'ı görmeyi..
Bilemiyorum neler hissettiler.. Ne düşündü mesela Ekrem, Toraman, Nihat, Deli İbo.. Nasıl etkilendiler.. Ama mücadelelerinin karşılığını skorboarddan değil de tribünden aldılar maç sonunda ki, bu da ucundan kıçından bir yerinden etkilendiklerinin göstergesidir..
...
Ha keşke, hoca da bizim gibi olsa, Uğur İnceman'ı değil de, ne bileyim tabatayı falan düşünseydi. Veya sakatmıydı bilemiyorum ama, Batu da iyi giderdi belki..
Neyse ya..
Son olarak, yenildik diye Manisa'ya gitmeyi düşünürken vazgeçen var ise, oturup yeniden düşünmesini isterim kendi adıma.. Uğraşıyoruz nasıl gideriz diye, umarım bulacağız bir çare..
Kupaları siktiret saldır Beşiktaş..
taksim
Futbolcuyu Bitirme Planı
Bir insanı kazanmak ya da kaybetmek her zaman kolay olmamıştır. Elinizin altındaki insan size bağlıysa para kazandığı alanda sizin söylediklerinizi yapmak zorundaysa bu kaybetme işi kolaylaşıyor. Uzun vadede gözükse de bir futbolcuyu 6 ayda kaybedip kendi taraftarı önüne kurban olarak atabilirsiniz. Bunları madde madde sıralamak yerine olayları yaşamış görmüş biri olarak anımsatarak ilerlemek daha iyi olur sanırım. Öncelikle elinizdeki oyuncu Türk ve sizin altyapınızdan çıkmış biri olmalı. Çünkü özkaynağınızdan çıkmış oyuncuyu oyun hamuru gibi istediğiniz şekle sokabilirsiniz çünkü bilirki hayatını verebileceği klüp onun için kötüsünü düşünmez her şeyi onun iyiliği için yapmaktadır. Oyuncunuzu altyapıdan çıkartıp A takımda iki üç sene pişirip yıldızlaştırıp klübünüzün bonservis tarihinde rekor denebilecek bir fiyata Avrupanın kalburüstü bir liginin ama onun orta sıralarda bir takımına satabilirsiniz. Futbol hayatında yıldızlaştığı yıllar içinde olan futbolcu adından söz ettirecek bir isim haline gelir, gol krallıklarına yaklaşır, milli takımın değişmez oyuncusu olur sakatlıklar yaşar düşer kalkar sonunda "O" olur. Taraftarınız onu orada izlerken sürekli eski takımına döneceği günleri düşünür hayal eder, kolunda kaptanlık bandıyla tekrar tribünden izlediği o yeşil sahada görmek ister. Futbolcu da bir gün döneceğini bilir ama onun için daha erkendir hırsı azmi devam etmektedir. Yaşadığı sakatlıklardan kurtulup misyonunu tamamlayamayı düşünmektedir. Ancak gün gelir altyapısından çıktığı klübün başındaki Başkan kendi başarısızlıklarının üstünü örtmek için taraftara ve camiaya sunacağı kurtuluş reçetesi olarak onu görür. Futbolcunun dönmemek için ısrarları belli bir yere kadar sürer, kafasında dönmeyip o çok sevdiği taraftarların gözünden düşme korkusu başlar.
Gün geldiğinde hayal ettiği yaşamı bırakıp aileni ikna edip geri dönersin, futbolu o yeşil sahada bırakma gururu herşeyin önüne geçer. Futbolcumuz Türkiyeye döner askere gider kampa katılamaz ama bu sadece "onun" sorunudur. Çünkü o artık geri dönmüş bir efsanedir ve süpermen olmak zorundadır. "uyan süpermen daha uçucan." Artık sıra kahinin oyunları gelir her sıkıştığında onu sahaya sürer bir anda herşeyi kurtarmasını her topu 90a göndermesini ister, madem İspanya'da attın burda da atarsın ne de olsa sen büyük topçusun senin idmana fizik kondüsyona güçlenmeye ihtiyacın yoktur. Senelik ne kadar para aldığını geldiğinde taraftarın gözüne de soktuk geri kurtuluşun yok. "İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli. Eğ başını, usul usul yürü şimdi." Onun için herşeyden önce onu yetiştiren ailesi olduğu klübü gelmektedir. Sadece "aldığım paraya bakarım" "yedek klübüsünde otururum girdiğim maç olursa da deli danalar gibi sağa sola koşarım" kafasında değildir. Bir an önce kendini zaten ispatlamış olmasına rağmen sadece taraftara olan vefa borcunu ödemek ister. Kafası rahat olsa en basit hareketlerle başaracağı şeyleri zorlasa da yapamaz. Ve işte o akşam oyundan alınırken "ıslık" sesleri arasında yürür klübeye doğru, oyundan çıkarken dönüp tribünleri alkışladığı günler mi geçer aklından orasını bilemeyiz. Ama bizim aklımızdan tek bir şey geçer biliriz ki sen "O"sun gerçek ve tek kaptansın.
oneblood
Afiyet Olsun Yeni Sezon.. :)
Maça çok az bir zaman kaldı, pamukk yorum yazmasa kaçıracaktım hatta gözden..
Ferrari'nin doğum günü kutlanmış klüpte dün akşam..
Duruş aynı, poz aynı..
Durumu artık anlatmayacağım..
Bize sadece sevinmesi kalsın,
Umuyorum ve stada doğru hareketleniyorum..
Doğum günün kutlu olsun Ferrari..
-Gol atmanı acaip isterim lan bu gece.. -
taksim
Mühendis Oktay- Anma / 13 Aralık 2009
"Siyah-Beyaz renklere sarılsın naaşım, sana binlerce Oktay feda Beşiktaşım"
13 Aralık 2009 Pazar
Saat: 14:00
Nakkaştepe Mezarlığı
Yahya Kemal Gençer..
Sen.. Sen ve otobüslerin.. (!)
Ayrıca az önce tv'de,
"Keita.. fildişli oyuncu" Emre Tilev..
Joooon Benjaamiiin Toşakkkk, Toşakkk..
Sivasııın Yollarınaa..
Gölbaşı diye bir yer var.. Sanıyorum tam tarif gerekirse Ankara'dan sonra kalıyor.. Ama Ankara'ya bağlı diye düşünüyorum, neyse..
Sabah mola verdik, çorba içecez.. Olmaz böyle bir soğuk.. Sabahları serin olur klişesi solda sıfır, harbiden. Soğuk önce atkıyı, sonra poları, sonra sweeti, sonra atleti geçerek vücuda değiyor, hissediyorsun.. Ve her Ankara tecrübesinde yaşanan gibi, beni alıyor bir titreme.. Yanında ağız dolusu küfür, yine Ankara'nın havasına..
Bana kendisini pek hissettirmeyen o soğuğun etkisinde gibi gözüktü takım maçın genelinde. Bobo'nun 2. golü verilse idi veya Nobre yerine Batuhan tercihini kullansa idi Denizli, farka gidebilirdik rahatlıkla.. Ama olmadı, takım maçın sonlarına doğru rehavetin verdiği rahatlıkla saçmalamaya başladı.. Biz de gelmesi muhtemel her Sivas tehlikesi için yusufları oynamaya niyetlendik.. Tabata ve Nobre sefilleri oynadı, İbrahim Kaş ilk kez benden alkış aldı ve Ernst'in şutu girse süper olurdu -di mi lan-.. vesaire, vesaire..
Nitekim güzel ve rahat bir deplasman oldu kendi açımdan.
Araç ve bilet sıkıntısı çekilmediği zaman, -ki deplasmanı eziyete çeviren başlıca ikilidir kendileri- üzerine bir de 3 puanı alınca, tadından yenmiyor binlerce km dahi olsa.. Giderken, stadda ve dönerken karın ağrılarına sebep olan tonla makara kukaranın yanında, güzelde bir deplasman bestesi vardı araçta, melodisi orjinal olduğu için videosunu bulursam koyacağım, sözleri ile yetinelim şimdilik..
"Gecenin yarısı, Sıcacık yatağımızı,
Bırakıp geldik herşeyi, senin uğruna..
Düştük yollara,
Ne şampiyonluk ne kupa,
Sadece sensin aklımda..
Seviyoruz biz, acılarınla.."
...
16 saatte gidip, 12 saatte döndükten sonra, üstüne dinlenmeden 8 saat çalışmak fena koyuyor adama ama olsun.. Gözümüzü iki hafta sonrasına, Manisa yollarına diktik şimdiden.. Ama önce Diyar'ı eli boş göndermek farz oldu.. Boğazımıza kuvvet..
Ha bir de eklemezsem olmaz, özledik be Bülent başşşgaannn..
taksim
Sivasspor:0 Beşiktaş:1
Sivas maçını staddan izleyip yorumlamak vardı bütün hafta kafamda. En sonunda deplasman orucuma son vericem diye beklerken yine olmadı olduramadım. Zaten bu aralar birçok istediğim şey olmuyor hayatımda kara bulut olmasada bir kümülüs topluluğu dolaşıyor başımda. Maça geçelim en iyisi.
Beşiktaştan bu hafta ilk kez fark atmasını bekledim maçı erken koparıp bize rahat rahat maç izletmesini bekledim ama yine 1-0a bağladık durumu. Esasında üç pozisyonda da hatalı bayrak kaldıran "sözde yardımcı özde stajyer" yan hakem Bobonun ikinci golunu yemeseydi rahat maç izleme isteğimiz oluşacaktı. Kadro açıklandığında tek şaşırdığım nokta kadroda Yusufun olmayışıydı. Denizli bu sezon çoğu deplasmanda yorulana kadar Yusuf'u sahada tutup zaten kendi evinde saldıran takımın sağında solunda boşluklar bulmaya çalışıyordu. Hocamız takımla "doğru" 11'le oynama huyunu edinmeye başlamış demek en sevindiğim nokta bu oldu.
Bobo sakatlanıp çıktıktan sonra bizim için saç baş yolma anları başladı çünkü oyuna bırakın Beşiktaşın forveti olmayı x takımda bile forvet olamayacak Nobre girdi. Batuhan orda otururken Nobreden medet ummak nedir? Bunun cevabını Mustafa Denizlinin bile verebileceğini sanmıyorum. 5 gol atabileceğimiz maç 1-0 bitti hakettiğimiz yere bir adımlık yer kaldı. Haftaya cuma Diyarbakır maçını kazanınca lideriz.Sezonun ilk yarısınıda lider kapatırız gerisi Delgadoya ve şekillenecek kadroya kalmış.
oneblood
Yollar Var Yollar Uzun #2
Sivas klişe oldu. Bu sene ile birlikte 4. kez ziyaret etmiş olacağım kendi adıma.. Gidişat iyi değil Sivas cephesinden, uzun bir süre için bu son Sivas bile olabilir belki hatta.. Neyse, bizi bağlamaz.
Gece yarısı 2 civarı çıkıyoruz İstanbul'dan yola..
Sen yüzümüzü kara çıkarma Kartalım..
taksim
Yapma Bunuu.. Yapma Bunuu..
Cumartesi gecesinden beri okuyoruz hazımsızlık çeken rakip takım taraftarlarını.. Hele dün geceki maçtan sonra mideleri oldukça yanmaya başlamış olacak ki, daha kendilerine bir şey söylenmeden kimisi konuşuyor, kimisi blogunda saçmalıyor..
Anladık.. Duramıyorsunuz, midede parçalanamıyor.. Bu hafta fazla geldi size..
Ama bir dakika!
Çözümü var..
Ağır geleni hazmetmek için, soda için.. Tüm renkdaşlarınıza içirin..
3.sü ofsayt olduğu için, 2 soda "koyuyorum".
Ha bir de,
Twitter'ı da sevmeye başladık sayenizde.. Eyvallah..
Canı çekene emzik bundan sonra..
taksim
Kafile Yola Çıktı..
Manchester United–Beşiktaş karşılaşması için Beşiktaş kafilesinde yolculuk edenlerin arasında kimler yok kimler…
Dolmabahçe’de Beşiktaş taraftarına biber gazı sıkıp, panzerlerle saldıran;
Yakaladığı her Beşiktaşlı kardeşimize her fırsatta şiddet uygulamaktan imtina etmeyen,
Denizli maçında tribüne yapılan saldırıyı ve faillerini seyretmekle yetinen;
Büyük Beşiktaş Taraftarı’nı potansiyel suçlu gibi gören zihniyetin uygulayıcıları olarak herkese kimlik sormayı kendine asli görev biçen;
Gerçek suçlular her gün gazetelerde ve ekranlarda boy gösterip şiddetten beslenerek ağızlarında binbir türlü hakaret ve küfürle konuşur ve işgal ettiği koltuklarında otururken, bugün yarattıkları mazerete sığınarak tribündeki insanlarımıza cezai yaptırımlarda bulunulmasını isteyenlerin işbirlikçileri olarak;
Emniyet teşkilatının üst düzey yöneticilerinin ve idari amirlerinin ödüllendirilmiş olduğunu görüyoruz.
Yaşar Güngör Şahin: üst düzey emniyet görevlisi, divan üyesi.
Celalettin Martin: Beşiktaş'tan sorumlu üst düzey emniyet görevlisi.
Olcay Balaban: üst düzey emniyet görevlisi.
Fahri İnceçelikli: üst düzey emniyet görevlisi.
Mustafa Nacar: üst düzey emniyet görevlisi.
Ali Bakoğlu: İstanbul vali yardımcısı.
"Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!"
İmza: Beşiktaş taraftarı
Bukalemun
Bu zamana kadar film fragmanlarını çok izledik ama ilk kez yakında çıkacak bir kitabın fragmanını izledim. Kitapta bu zamana kadar Türkiye tarihinde kendinden çokça söz ettirmiş transferlerdan bahsediliyor. Kitabın yazarı Tarkan Kaynarı tanıyalı 2-3 sene oluyor bu tanımadan yola çıkarak kitabın çok eğlenceli olacağını düşünüyorum. Fragmanı sizde izleyince kitabı bir an önce alıp okumak isteyeceksiniz.
Ohahah Totem Lann Totem!
Böyle başlık olmasına sebep anlık heyecandır. O üst düzey mutlu edici şeyler duyulduğunda/görüldüğünde gözden anında yaş gelir hani adrenalin ile birlikte, aynen o hissiyat işte..
Ne olduğuna gelince..
Takip edenler hatırlayacaklardır, geçen sezon maç haftası -hafta içi- takımın birlikte bir şeyler yemesini, bir doğumgünü vs. yaparaktan bir araya gelmesini totem olarak dillendirmiştik. Yeme bizi hoca, brezilya yemeği diye totem yapıyorsun, fark etmedik sanma demiştik. Ama takım bu sezon ile birlikte o huyunu askıya almaya, hafta içlerinde organizasyon düzenlememeye başlamıştı.
Tam Manchester deplasmanı için bir iki kelam edeyim derken resmi sitede gördüm az önce haberi. Takım İngiltere'de Nihat'ın doğum gününü kutlamış.. Arkada bilindik kalabalık, yedirici rolünde hocamız, yiyen rolünde bu sefer Nihat var.. Sahne ve pozlar, şekil şemal aynı..
Umarım gecenin sonunda da Beşiktaşım, her afiyet olsun totemi sonrasında yaptığı gibi;
2000'de önce fenere sonra barcelonaya koyduğu gibi;
2003'de önce trabzonu sonra chelseayi marizlediği gibi;
Seriye 2009'u da ekleyerek fenerden sonra manchestera, twittırcı kazımdan sonra twittırcı rooniye geçirerek bizleri sevince boğar, yüzümüzü güldürür..
Haydi Beşiktaşım..
Unutmadan, afiyet olsun ..
taksim
Başkanın Adamları..
Maçın başlamasına 2 saat kadar var, kapalı %35-40 oranında dolu durumda.. Sofralardan daha kalkamamış millet, anlaşılan o..
Daha alt kat giriş turnikesinden geçip, koridora çıkmamız ile ilk "noluyoruz!?" u yaşatmıştı bize "Başkanın Adamları" zaten, üste çıkmak için el arayan bir taraftarı yaka paça dışarı ataraktan.. Normalde, üste çıkmasını engelledikten sonra yol verirler. Bugüne kadar böyle olmuştur. Zaten taraftar da karşısında özel güvenlik olmasından mütevellit kontra gaza gelme potansiyeline sahip olduğu için, bu adamcağızlar! fazla sert girmezler -yemez- müdahalelerde. -gel gör ki gerginlik anlarında çeviği gören taraftarımız Golden League 100 metre finallerine taş çıkartıyor, neyse.-..
Üste çıkmak biraz sıkıntılı o sıra.. Aradaki kapılar haftalardır zaten kapalı, tek yol iki tane el bulmak yukarıdan ama, yönetim kudurdu hesap diye tutturdu kapmanyası kapsamında bu maça özel ekstra güvenlikler bulunuyor sette ve alt katın en üst sırasında.. Tabi taraftar durmaz, sürekli olarak bir sağ tarafından bir sol tarafından kapalının, alttan üste arkadaşlar transfer ediliyor bir bir.. Bir nevi kanal açıyor taraftar sürekli.. Peşlerinde de ellerinde telsizler ile güvenlik müdürleri.. Emirler gırla.. Alınıp, dışarı atılanlar da aynı şekilde..
Üste çıkanların peşinden koşturmaktan nefes nefese kalmış, kapalı üst setin demirine tutunarak soluklanmaya çalışan bu pancar-müdürleri görünce alt taraftan beste gecikmiyor tabi..
"Yakalasanaa, yakalasanaa üste çıkanı yakalasanaa!"
Biraz sağındayız kapalının, alt bölümde ama üste çok yakın.. Arkadaşlar ile duruyoruz, slogan da bizim taraflardan çıkmış, millet maytap geçiyor güvenlikler ile kendince.. Üst katın ön setinde 3 güvenlik bizim tarafa doğru gülümsüyor millet yakalasana diye bağırırken..
Yakın olmaları sağolsun, ikinci "n'oluyoruz?!" u yaşarken "çok geç kalmış" olmuyoruz.. Eşgallerimizi tut-çıkar birimlerine aktarırken duyuyoruz tepedeki 3'lüyü. "Kırmızı Bereli, Beyaz Şapkalı, Siyah Polarlı.." şeklinde saydırıyor Adamlar'a, az sonra yakalanacağını sandığı grubumuza gülümseyerek..
Küfür söylememiş, protesto etmemiş, el kol yapmamış bizler, sadece yakalasana diye bağırdığımızdan dolayı kaldığımız durumdan ötürü sağa sola dağılıyoruz; kapşonları, montları, şapkaları çıkartarak.. Antep'e başkan olsana melodisi ile söylendiği için yakalamak istemiş olabilirler derseniz, belki mantığa oturtabiliriz bu olayı (!).. Ama gerisi hikaye .. Boş hikaye hemde..
Ha ne oluyor sonra, kapalının kalabalıklaşması sayesinde, alttan üste geçiş trafiğinde yaşanan patlama ile birlikte bırakıyor güvenlik, adam yakalama sevdasını.. Biz de üstteki yerimize geçiyoruz santraya yakın..
...
Bu ufak olay, Cumartesi Kapalı'daki durumun sadece mini-özeti oldu. Hiyerarşik düzende, belli ki başkandan aşağıya doğru müthiş bir fırça kayma furyası yaşanmış, Kapalı'ya göz açtırmayacaksınız emri verilmişti. Gak yapanı, guk yapanı, başkana oynayanı, yeter diyeni, elini kaldıranı alıp götüreceksiniz.. Yoksa biz sizi götürürüz tarzında konuşmuşlardı ...
Ayrıca yine girişte kimlik kontrolü yapan Adamlar'ın(!) ellerinde, medyada yer alan 36 sayısını ikiye -36 taraftar maçlara girme yasağı almıştı haberlere göre-, belki üçe katlayan bir isim listesi bulunuyordu. Belirli bir süre kapsamında, Beşiktaş maçında olay çıkarttığı veya, olay çıkarttığı düşünüldüğü sebebi ile İl Spor Güvenlik Kurulu tarafından cezalandırılmış kişilerin de girmelerine engel olunduğunu gördük. Stada gruplar adına pankart asmak için maçtan bir iki gün evvel isim vermiş -ki bu işler böyle yürüyor- kişilerin dahi listede yer aldığına şahit olduk.. Anladık ki, yönetim bildiği tüm isimleri aforoz etmişti Beşiktaş'tan..
Gizli kalmış enteresanlıklar bunlarla bitmedi.. Taraftarın maç öncesi abilerini anmasını engellemek amacı ile takımlar sahaya çıkana kadar müzik çalan, müzik kes! sloganlarında ufaktan ses arttırma çakallıkları ile gürültüyü bastırmaya çalışan ve taraftarın kafasını ..kerek bir bok yaptığını sananlar da yine o Adamlar'dı.. Aynı Adamlar, maçın bitiminden hemen sonra, yine müzikler ile taraftarı yönlendirmeyi denediler. Başardılar da. 20 dakika kadar çalan müzikler sayesinde, ne yönetime, ne başkana bir şey söylenebildi..Tek yapılabilen, maçın son 10 dakikası içerisinde bir kaç defa çıkan protesto sloganları idi, onlar da cılız kaldı..
Burada dip not; Güle Güle Sana Güle Güle.. şeklinde haylazlık denemeleri Beşiktaş'a yakışmaz. Bizim duruşumuz taraftar odaklıdır. Taşşak geçilecek ise, bunu yapacak sadece taraftar olmalıdır, stadın hoparlörleri değil.
Başkanın Yakın Adamları(!) ise, maçtan sonra yaptıkları açıklamalarda, "takım galip geldi, hala neden protesto var? Anlamış değiliz. Başkanımız süper Beşiktaş'lı, çok çabalıyor, kendisinin yanındayız.." tarzında konuşarak ne kadar ufak beyinlere sahip olduklarını gösterdiler, bizler de bir kez daha ne mal insanlar var ki, sıfatları Beşiktaş'a Yönetici.. Ah Beşiktaş'ım benim, Vah Beşiktaş'ım benim demekten kendimizi alı koyamadık..
Ve Camia bütünleşsin, takım iyi, motivasyon bozulmasın tarzında klişeler ile saçmalayanları okuduk bugün gazetelerde.. Ben bir şey söyleyeyim mi, Camia zaten bütünleşmiş durumda.. Yıldırım Demirören'in gitmesini istemeyen yok bu bütünleşmesi elzem ilan edilen Camia'da.. Bunca şey yaşadıktan sonra, iki güzel skorda "camia, büyük başkan, bütünleşme" ayağında çene yapanda da art niyet aramak gereklidir.. Hatta bu insanlar Ahmet Çakar vari bir itham ile, Beşiktaşlı falan değildir..
Bundan sonrası için de, herkes herşeyi söylemekte serbesttir ama, Beşiktaş'ın kalbi tribünüdür.. Ve o tribün ne yapacağını herkesten iyi bilir.. Madara etmek istediler, ama yemedi.. Bundan sonra da yemeyecek..
!
taksim
Koyduk Mu ?!.
İnönü bizim için deplasman değil diyenlere
Sürekli iki büyük denilen bir ütopya çevresinde yaşayanlara
Endüstriyel futbolun sermayesi olan spor totonun iddaa için verdiği oranlara
Bu takım şut çalışmıyor diyenlere
Bir maçla şampiyonluk kazanılıp ya da kaybedilecek sanan kabadayı futbolculara
Futbolun f'sinden anlamayan sözde futbol yazarlarına
Senede milyon dolarlar kazanan adamın maçtan önce internet ortamında söylediği lafları maçta ettiği küfürleri çocukluk diye gören sözde objektiflere
ve Son Şampiyonun kim olduğunu unutup bir tarafları havalanıp maçtan sonra elleri boş boş dönen herkese koyduk mu?
Hem de çok feci...
oneblood
Biz, Büyük Beşiktaş Taraftarıyız. Kimliğimiz budur !
Biz, Büyük Beşiktaş Taraftarıyız....
Kimliğimiz budur.
Her birimize kimlik sorulacağı ilanı yapılarak potansiyel suçlu muamelesine maruz kıldığınız bizler,
bu ülkenin insanlarıyız...
Halkız, Beşiktaşlıyız...
Bizleri tanımıyor değilsiniz;
İşçiyiz, işsiziz, öğrenciyiz, öğretmeniz, şairiz, memuruz, tezgahtarız, yazarız, çizeriz.
Bildiğin işportacıyız, çiftçiyiz...
Köydeki çoban, denizdeki balıkçı, yoldaki şoförüz.
Kadın-erkek, kimimiz yaşlı kimimiz genciz…
Yeni doğmuş bir bebek, sokakta kovaladığın çocuğuz.
Ezcümle;
Halkız, Beşiktaşlıyız.
Biz, Büyük Beşiktaş Taraftarıyız.
Kahraman Yıldırım Hesap Peşinde #2
" Karşılaşma öncesinde stadyuma girmek isteyenler güvenlik güçleri ve özel güvenlik elemanları tarafından üst aramalarının yanı sıra kimlik kontrolünden de geçirilecektir.
Güvenlik önlemleri çerçevesinde BJK İnönü Stadı'ndaki karşılaşmayı izlemeye gelecek kişilerin kimliklerini yanlarında getirmeleri gerekmektedir.
Kimlik belgeleri yanlarında olmayan kişiler stadyuma alınmayacaktır."
Bu sayıda, kahramanımız adreslerini bulup içeriye aldıramadığı kaçakları yakalamak için yeni stratejiler ile karşımızda..
Akla gelen ihtimalleri sıralayalım;
- Kamera görüntülerinden üşenmeyip tespit ettiler, ama evde bulamadılar. Kombineyi de iptal edemediler.. Ellerinde sadece isimler var, kimlikteki ile listedeki adlar eşleştiği anda gözaltı yapacaklar.
- Bugüne kadar tribün suçlarından dolayı ceza almış, ödemiş veya ödememiş tüm kişilerin listeleri ile kapıda bekliyor olacaklar, isimleri eşleşenleri stada almayacaklar, hatta belki yeni cezalar dayayacaklar.
- Her girene GBT kontrolü yaparak asker kaçağı/kanun kaçağı/gaz kaçağı vs. tespit etmeye çalışacaklar.
- TC kimlik numaramızı kimliğimizin üzerine bastırdık mı, bastırmadık mı tespit edecekler.
- Gerçekten bir kimliğimiz olup olmadığını kontrol edecekler.
- Kimlikleri toplayıp maç sonunda dağıtacaklar...
Ve bu sayının sürprizi, taraftarın başkana yazdığı yepyeni, gıcır gıcır bestesi;
"Sen bizi stadda dövdüren
Yüzüne sövdüren
Sabote ettiren
Söylediği
Her lafı yiyen
Milyon Euro veren
Bizi rezil eden
Mabedin tam orta yerinde
Büyük bir yüzsüz var
Şeref tribününde
Temizlik bize sökmez ulan
Dönmeyiz bu aşktan
Gidecek bu başkan"
Melodiyi tahmin edemeyen yoktur sanıyorum..
Gelecek sayıda muhtemel;
*Yönetim taraftardan çeşitli belgeler istemeye devam eder... (Ehliyet, varsa ruhsat/tapu, vukuatlı nüfus cüzdanı örneği, ikametgah senedi, sabıka kaydı, noterden onaylı üniversite/lise/ilkokul diploması, ssk sicil kaydı, maaş bordroları, ayakkabı numaraları, boylar, kilolar, yağ oranları.) ...
Bekleyip göreceğiz.
Bir sonraki sayıda görüşmek dileği ile..
taksim
Huyunuz Kurusun
Az önce medyasporda Serdar bilgili dönemine ait küfür görüntülerini izledim. Tuğrul Yenidoğan Fatih altaylının Demirören aleyhinde yazdığı yazıya cevap olması niteliğinde görüntüler çıkarmış ortaya, neden bir galatasaraylının yazdığı yazıyı beklemiş bilmiyoruz. Videoyu yayınlarken Demirörenimi koruyor, Beşiktaş kapalısını mı koruyor belli değil. Zaten çok da önemli değil. Serdar Bilgili beceremediği şeyleri, kendi başarısızlıklarını küfür olayı yüzünden ört bas etmeye çalışıyor. Bu savunma mekanizması bizim başkanların huy olup etine yapışmış.
Protesto dediğimiz olay küfürlü de olur küfürsüz de bin bir çeşiti vardır. Her insanın sabretme alttan alma sınırı vardır. Beşiktaş tribünleri bu durumu 5 sene boyunca korumuştur en sonunda da patlama noktasına gelmiştir. Bazıları gibi "aa küfür çok ayıp" diyip günah çıkarmıycam, protesto dediğiniz şeyde yumurta da atılır küfür de edilir, dünyada daha ağır daha temaslı halleri mevcut. Mesele Başkanın yine kendine buradan pay çıkartıp her konunun üstünü kapamaya çalışıp kendini mağdur gibi göstermesi. Zaten böyle konularda gözlerinin içi parlayan türk spor basını da her şeyi unuttu. Maçlarda oynanan rezil futbola gözlerini kapadı Yıldırım Demiröreni korumayla uğraştı.
Yıldırım demirören hala protesto edenleri belli grupların belli başlı kişilerin nemalandırdığını sanıyor. İstanbulu sayımdan çıkarın, anadoluyu gezin orda ki Beşiktaşlılara sorun demirörenin durumunu İstanbuldakilerden farklı cevaplar almazsınız. Beşiktaş taraftarı sahip çıkma koruma içgüdüsünü her zaman ön planda tutar, çünkü geçmişte bunun örneklerini çok kez yaşadı. Süleyman Seba son kongre seçimlerinde "sizden son kez görev istiyorum" demişti. Bu cümleyi yorumlarken birilerine inat etti ya da hala Beşiktaşa Başkan olarak vermek istedikleri vardı diye düşünebiliriz ama hepsinden öte o da bırakacağı zamanı biliyordu. Demirörene al sana klübün anahtarı ölene kadar başkan kal desen takımı küme düşüreceğini bilse de kalır çünkü Beşiktaş onun kendi oyuncağı. Başkan hatalar yaparken onu savunanların hep bir cümlesi vardı "ama Başkan çok iyi Beşiktaşlı" artık hayvan terli o yemi yemiyor...
oneblood
Kahraman Yıldırım Hesap Peşinde #1
Neyse, sevimli başkan (!) yıldırım, bu ilk sayıdaki macerasında taraftarına pankartla öğüt vermeye devam ediyor.. -Önceki öğüdü için "Bkz. Beşiktaş-Denizlispor"-
Ve taraftarların pankartı okuduklarında, kahraman yıldırıma karşı düşünecekleri tepki hareketi, yapılışı ile birlikte bu sayıda..
Gelecek sayıda muhtemel;
*Kahraman yıldırım bir basın toplantısı düzenler, arkasındaki projeksiyon ekranından küfür edenleri tek tek ayıklar.
*Kahraman yıldırım bir canlı yayına katılır, bir iki küfür eder.
*Kahraman yıldırım bjk dergisine konuşur, camiayı bütünlüğe çağırır, olayları şiddetle kınar.
*Kahraman yıldırım kapalı tribünün setine çevik kuvveti dizdirir, yeter kelimesini telaffuz edeni içeri aldırır.
*Kahraman yıldırım ile kankası mansimov taraftarı susturmak için takıma 3 puan başına 1er milyon yuro prim vaad eder.
vs..
Bir sonraki sayıda görüşmek dileği ile..
taksim
Yönetim Kudurdu "Hesap" Diye Tutturdu..
...
- Sadece küfür edenler değil, küfür ettirenler de bunun hesabını verecekler. Trabzonspor maçından sonra bir basın toplantısı düzenleceğim. Orada daha detaylı konuşacağım."
Dur bakalım daha neler göreceğiz senden başkan. Onca yılın hesabı sol yanında verilmeyi beklerken, sen kalkmış hala canhıraş tepki gösteren taraftarından küfürün hesap sormaya kalkıyorsun. Bir milyon tane dolap çevirdin, hepsinde ağzına yüzüne bulaştırdın.. Hala da bulaştırmaya devam ediyorsun.. Bizi geçtim, camiayı geçtim.. Sana yazık be adam, oğluna kızına yazık..
Her hafta yeni bir açıklama, yeni bir macera.. Digiturk'un çizgifilm kanallarındaki çizgi-kahramanları geçtin be yıldırım.
Yine yeter, yine yeter..
-Celalettin Cerrah da şimdi görev yerinden takip ediyorsa, içi gitmiştir. Eskiden olduğu gibi İstanbul Emniyet Müdürü olsa, bir açıklama bile yapardı küfür edilenler bulunacak gibi.. Onun da yarası var çünkü tribünlerden.. Hey gidi hey.. -
taksim
Sağlam Yerimiz Kalmadı.. # ∞
Mesela an itibarı ile resmi sitemizin manşeti;
Futbol takımımızın maçının hakemi kuddusi olmuş..
Ulan El-Amin'in orada işi ne..
Ne zaman düzelir diye anket açsak, birazdan düzelir şıkkını kimse işaretlemez herhalde..
Sonradan Fiyasko Not : El-Amin fotosu 16:47'den, 23:50'ye kadar resmi sitenin manşetinde kalarak kendi kulvarında yeni bir tarih daha yazdı. Olaydan sonra El-Amin'in yakın çevresine yeniden Beşiktaş'a dönebileceğinin sinyallerini verdiği iletildi..
taksim
Dünün Ardından
Dün maçtan sonra futbol yazmak, futboldan konuşmak bizim için en son şey oldu yine. Türkiye'de futbol maçlarından sonra en son konuşulan şey "futbol" olmuştu son zamanlarda, bu hastalık bize de bulaştı. Taraftara futbol izlettirmemek, konuşturmamak için ellerinden geleni yapıyor bazı insanlar. Yaşanan olaylar sonrasında insana gereksiz bir eylem gibi geliyor. Ama şunları söylemeden içim rahat etmeyecek.
Şu 4-3-3 taktiğini kim bulduysa iki elim yakasında olacak. Kesin bir ingiliz falan bulmuştur zamanında! takımı kurcalaya kurcalaya ama o adama da kızamıyorum, o da Beşiktaşı izlese "lan bu değildi benim söylediğim" der ya da öldüyse kesin mezarında ters dönmüştür. Bir işi başarmanın ortaya güzel bir şey çıkarmanın yolu elindeki malzemeleri nasıl doğru şekilde kullandığından geçer. Bir aşçı da bunun farkındadır bir inşaat ustası da ama Mustafa Denizli şapkadan tavşan çıkaran illüzyonisti oynamaya devam ediyor. Yüzünü sadece sahaya döndüğünde futbol gerçekten basit bir oyun Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok.
Beşiktaş taraftarına kimsenin kızmaya laf söylemeye hakkı yok. 5 sene dayanan taraftar en sonunda yumurta da atacaktı küfürde edecekti gerçek Beşiktaşlının tek istediği bir şey var bu adamdan kurtulmak demek anladığı tek dil dün tribünlerden yükselenmiş ki yerinde duramadı saldırganlaştı.
Maç 3-0 olunca flashback yaşadım karşımda Mustafa Denizli vardı kameralara dönmüş "Wolfsburg güçlü bir takım ama büyük bir takım değil" diyordu. Büyük değil değil mi he benim Mustafama sende haklısın he.
oneblood
Lann.. Lann..
Maç öncesi şairlerde Ernst'in haberi gelince biz de zaten karaları bağlamıştık.
Ama umut işte, insan bir atak bekliyor, takım iki pas yapsın istiyor.. Hiç bir şey yapamasa dahi koşan mücadele eden veya etmeye çalışan topçular görmek istiyor o formanın içinde..
Nerdee..
Hoca desen zaten alem..
"Pratik ve teorik çalışmalarınızı sahaya koyduğunuzda başarılı olursunuz. Bu akşam elimizden geleni yaptık ama başarılı olamadık... "
Lafa bakarmısın .. Lafa bakarmısın..
Küfür etmemek için kendimi zor tutuyorum. Yazık ettiniz lan koca Beşiktaş'a.. Bu günleri hak etmedik biz anasını satayım..
Son söz de başkana;
Bu işler seviye seviye olur.. Dün yeterdi, bugün siktirolgit oldu.. Yarın aileye saracak bu tribün sıkıldığında siktirolgit demekten.. İyisi mi, sen bize el kol yapmayı bırak da harbiden git buralardan..
Cümle alem bizi ana avrat kayıyor diye ayıplamadan, sen bak yoluna işte; şirketlerinle falan ilgilen.. Fenerbahçe maçlarına git..
Uzun süre ne adını duyalım, ne suratını görelim ..
Allah seninde yönetimininde belasını versin.. Topunuzun belasını versin..
taksim
Av Vakti
15 günce Beşiktaş Şampiyonlar ligindeki umutlarını Almanyada sürdürme kararı alıp maça kader maçı olarak çıkmıştı. Maçtan sonraki yazımda bir de bunun İnönüsü var demiştim. Sıra geldi o güne. O günkü takımı eleştirirken kadronun korkak, geriye yaslanan bir ekipten kurulduğunu yazmıştık. Beşiktaş ligde o seriyi son 2-3 senede yakalasa da Avrupa maçlarında İnönü'de gerçek bir "ev sahibi" gibi oynamıştır. Zaman zaman taraftarın desteğiyle zaman zaman da futbolcuların azmiyle. Daha kadroyu bile tam görmeden çok yorum yapmak doğru olmaz çünkü sakat futbolcuların bile durumu maç saatinde belli olacak. Ama kendi evinde gol bulamayan kurtköylülere gerçek Beşiktaşı burda göstermek lazım. Sanırım Mustafa hocada bizim kadar hırs yapmış. Basın toplantısında sezon başından beri ilk kez bu kadar hırslı ve inançlı konuştu. Wolfsburgu güçlü görüyoruz ama büyük görmüyoruz derken karşı takımı küçümsemek amacında değil inançların ne kadar üst seviyede olduğunu gösterdi. Bu gece Kartalın Kanatlarını açma ve kurt avı vaktidir.
oneblood
Beşiktaşımız - Ankaragücü
Kar değil kasırgalar fırtınalar kopsada
Allahın hergünü çatışmalar çıksada
Haydi bastır Beşiktaşım şampiyonluğa.....
oneblood
Spor Meydanı @ CemTV
İsim isim afiş ettiği insanların karşısında sürekli durabilmek, Beşiktaş İnönü Stadı'nın güvenlik kamera görüntülerini TV'de yayınlayabilmek, insanlara bir şeyleri itiraf ettirebilmek öyle her yiğidin harcı değil. "Tuğrul Yenidoğan Arşivi" şeklinde özel isim halini almış her soruya cevap kayıtlardan bahsetmiyorum bile.
Şimdi programda konuşulana bakıyoruz. Genel anlamda Endüstriyel Futbol'u benimsemiş bir olması gereken anlayışı. Kapalı tribünün zengin kesime verilerek, bizleri kaba tabirle kale arkalarına sürme fikri, fakir edebiyatı olarak aşağılanan "parası olmayan maça gelmesin arkadaş" klişesinin savunulması, Avrupada oturmuş sponsor köpeği yönetim, yönetim köpeği taraftar modelinin reklamının yapılması vs. vs..
Kaynak olarak gösterilenler de, Beşiktaş tribününün yönetim aleyhine ciddi olarak dönmeye başlaması ile birlikte stadda gelişen olaylar. Gruplaşmalar, çatışmalar.
Şimdi burada bir ayrım yapılması gerekiyor. Tuğrul bey fişliyor tek tek. Fişlediği adamların, yönetim tarafından oraya tek tek konulduğunu, her birinin cebine "protesto engellemek" amaçlı bilet+para iliştirildiğini bilmeyen yok. Öldürmek için programlanmış bu adamların nasıl bir rant için savaştıklarına insan şaşıyor kalıyor hatta.
Buraya kadar tam istediğimiz gibi gidiyor sayın Yenidoğan. Hatta Yıldırım efendinin "temizlik" açıklamaları da işin kirli kısmının bu kadar yüzeye çıktığından mütevellit yapılmıştır diye tahmin ediyorum. Çünkü geçmiş zamanlarda olanlardan çoğu insan haberdar değil iken, şimdi bütün Beşiktaş Camiası CemTV başında program seyrediyor. Dolaylı da olsa neyin ne olduğunu anlıyor...
Sonra bakıyorsun, Tuğrul bey bir anda," bu konuda afiş etmediği" ellerinden tribündeki tek varlıkları olan "set" alınmak istenmiş insanlar hakkında atıp tutmaya başlıyor. Yok efendim amigoluk abiden kardeşe geçermiş, setin etrafında 40 yaşında abiler olmazmış vs. imiş. Falanmış filanmış. Bunları yorumlayarak, eleştirebilmek için biraz içinde olmak gerekir. Nelerin yaşandığını görmek gerekir. Eskiden içinde olmak yetmiyor çünkü. Kendi de söyledi, eski ile şimdi arasında fark var. Hem güçler anlamında, hem yeni gelen insanların yapabilecekleri anlamında.. Tüm hikayeye uymayan, canımızı sıkan en büyük parça burası işte. Tabi unutmadan söyleyelim, "masum değiliz hiç birimiz."
Bu noktada Beşiktaş'ı dışarıdan takip eden adamın kafasına da yanlış düşünceler sokulmaya başlanıyor. Gelenek olarak bahsettiğimiz ve arkasında durduğumuz bir düzen ile, öldürmeye programlanmış yaratıkları bir tutarak bu sefer yönetimi ayırıyor işin içerisinden o konuşmalar ile. Herşey ortada iken, muhabbeti döndürmek gibi bir şey bu. Yönetimin adamlarını yerden yere vururken, yönetimi işin dışında tutmak; üstüne neredeyse tebrik etmek.. Emniyeti, gösterdiği adamları yakalaması için yönlendirirken; medya karşısında Demirörenin bir hesap vermesi gerektiğini belirtmemek..
5 Dakikada bir ağızlarının payını Tuğrul'dan alan konukları da es geçmek olmaz programda. Adına besteler yapılmış bir yüz karası olan Muhittin Boşat'ın sütten çıkma ak kaşık misali yorumlarını, her bokun ince detayını dahi bildiğinden emin olduğumuz Sinan Vardar'ın çocuklarını öne sürerek ettiği inkarlarını, bilgi işlem sorumlusu gibi duran fenerbahçeli yorumcuyu ve programa hiç bir katkısı olduğunu düşünmediğim galatasaraylı olanı da şaşkınlıkla izliyoruz. Son programda Muhittin laptopa bakmak suçundan fırça yedi mesela..
Şarkı araları da enteresan. Daha önce spor programlarında görülmemiş şey.. Merak ediyorum, kendi arşivinden çıkartığı ve muhtemelen aşık olduğu bu parçalar stüdyoda da çalıyorsa, eşlik edip kendinden geçiyor mudur ? Eğer geçiyorsa, konukların tepkilerini daha fazla merak ediyorum.. Bilmeden kafa sallamalar, ufak nakarat eşlikleri, tuğrulun yanında çok sırıtmamak için kasmalar falan.. Komik oluyordur tahminen..
Bir yere bağlamayacağım sonunda, bağlanacak yeri zaten serinin sonunda belirleriz.. Dizi gibi izliyoruz.. Neticede program iyi reyting yapıyor diye tahmin ediyorum. Bölümlere ayrılmış videolar, yeni program için insanları meraklandırıyor vs.. İzlenecek ve bir şeyler öğrenilebilecek, belki ulan ben bunu gördüm/bunu tanıyorum denilebilecek bazı durumlara tanık olduk ve olmaya da devam edeceğiz.. Yollanan mailleri direk okuması da enteresan ki tecrübeyle sabittir :)..
Son olarak, Optik Başkan'ın ilk röportajını izleyenler anlamıştır, çok büyük bombalar çıkacak gibi o konuşmadan..
CemTv'den şimdilik bu kadar..
taksim
Beşiktaş Taraftarından Türk Taraftarlarına Bir Katkı Daha !
Öte yandan, Kasımpaşalı taraftarlar karşılaşma boyunca kulüp yönetimini istifaya davet ederken, kulüp başkanı Hasan Hilmi Öksüz’e yönelik "Başkan olsana, başkan olsana, Karagümrük’e başkan olsana" tezahüratları yapıldı.
...
http://fanatik.ekolay.net/Vural-Hakettigimiz-bir-galibiyet_3_Detail_283_150523.htm
Destek olmayı öğrettik, eksik kalan yerlerinizi de tamamlıyoruz.. Ayıp yorgan altında bile kalmadı, helal olsun size..
Ağızlara sakız; iyidir.. Hayırlı çiğnemeler..
taksim