Beşiktaş Genel

Bu ara yazmıyorduk, güzel haberler üst üste gelmeye başladı. Her ne kadar kafa olarak dağılmış bir durumda görsem de kendimi, okuduklarıma da oldukça seviniyorum Beşiktaş konu olduğunda.

Kombine tasarımlarını çok merak ediyorum, nasıl yapacaklar diye. Bugüne kadar sıçmadıkları tek konu bu idi yönetimin. Gerçekten beğenilecek kombine kart tasarımları gördük ilk çıktığından bu yana. Önce sade yaptılar, daha sonra üzerine kartal ve İnönü fotoları eklendi.. Ayrıca, Vakıfbanktan beklediğim kart hala gelmedi, Kapalı Alt B Blok S19 K10'u kapan olursa üzülürüm, uzun süredir o koltuk benimdir..


Öte yandan, Fink ve ankaraspordan gelen Erhan transferleri yeterli gözükmüyordu.. Şampiyonlar Ligi de düşünüldüğü zaman, iki maçta bir parlayan orta saha ve hücum hattı ile bir yerlere gidemezdik. Beşiktaş temelini almış, PAF takımı ve PAF'a öğretilen özkaynak disiplininden tatmış bir dünya yıldızı gerekiyordu tam da Nihat söylentileri başlamadan evvel. Ulan bu sefer geliyor be.. Allah be.. Demişken hevesimizi de kursağımıza döşemişti, haklıdır, eyvallah.. diyerek üzülmemeye çalışmıştık biz de..
Bir sabah bekliyordum gazeteleri açınca bombayı görmeyi. Daha değişik bir durum -başka bir transfer- beklerken Nihat'ın transfer haberi, sönmüş umutları yeşertti startvde reklamları dönecek 6 maçlık "Büyük Hikaye" için..
Ölüsü ve yedek klübesinde oturan hali dahi yetecektir, verilen para konusunda en ufak bir endişem yoktur.. Helal olsundur hatta..

Uzun süredir söyleniyordu, söylenti olması ve işin hala resmileşmemesi can sıkıyordu ama, Adidas güzel olurdu be abi diyordum.. Resmi sitede logosunu görmek bile içimi bir hoş etti. Ertuğrul Sağlam ile beraber Sinan Engin'in görevine son verilmesi ile başlayan Doğru İşler silsilesine, bir yenisini de böylece eklemiş oldu Beşiktaş Yönetimi. Uzun süre affetmeyeceğimiz çok şey yaptılar, evet. Hatta hala istifalarını sunup arkalarına dahi bakmamalılar ama, şu gün geriye bakan Beşiktaşlıların çoğunun aklında o Adidas formalar vardır ve memnun olmuşlardır okudukları haberlere. Nasıl formalar yapacaklar çok merak ediyorum, tek beklentim efsane bir çubuklu yaratmaları. Bunun haricinde, zaten bir siyah, bir de beyaz forma yapacaklardır. Yıllardır forma almayan taraftara bile forma aldıracak bir gelişmedir bu, her şey bir yana..
Öte yandan, geçmiş sezon giyilen formalar da hoş statüsüne alınabilir. Adidas ile birlikte, elde kalan Umbroları uygun fiyattan satmayı düşünebileceklerini tahmin ediyorum. Bir sezon önce giydiğimiz beyaz üzeri büyük logo şeklindeki formaya hala hastayım, bu indirimden nasibini alırsa, Adidas'tan önce onu alacağım.

Transferdeki gelişmeler, bu aralar sıklaşacak gibi gözüküyor. İsteğim defansa Papa Gueye, hücuma ise Utaka'nın alınmasıdır. Ne bir maçta takip etmişliğim ne de önceden gelen bir hayranlığım vardır ancak, Youtube'a Utaka yazarak yeni doğacak bir Amokachi izlemiş olduğumu söyleyebilirim. Portsmouth forması altında iki sezon bir bok yiyememiş olmasını, Premier Lige alışmanın zorluğuna bağlayabilirim bu doğrultuda. Gueye de, sadece bizim maçta dikkatli izlemiş olsam da, Ukrayna liginde onurlandırılmaları ile ve herkesi kendine hayran bırakmış olması ile hak ediyor Beşiktaş forması giymeyi.. Forvette başlayıp orta sahada denenmesi, fiziği sebebi ile defansa çekilmesi de muhtemel 3-4'ler için kalemizin sağlam olduğunun da habercisi ayrıca :)
Takıma garip karşılıklar-takaslar ve rıdvan için verilen 1 milyon- ile transfer olan Rıdvan ve İsmail'e de naçızane hayırlı olsunlar diliyorum.

Yine bir sezon daha Karakartallarımızı, Adidas'ın 3 çizgili beyaz forması ve kenarı tek çizgili siyah şortu içerisinde, arkalarında muhteşem orkestra ile beraber yükseklerde süzüldükleri günlerde yeniden görmek dileği ile..

Bir süre daha susacağım sanıyorum,
Saygılar herkese..

taksim

Kutlamalardan Sorumlu Yöneticimiz Levent Erdoğan


Şimdiye kadar medyaya afiş olmuş her kutlamada gördüm kendisini. Üstüne yetmedi, otelden tanıdığım birinin gittiği, bilmemne Beşiktaşlılar Derneğinin Çırağan Otel'de -Büyük olan çırağanın karşısındaki ufak çırağan- yapılan yemekvari kutlamasına da katıldı beyefendi..
Bugün resmi sitenin haberlerinde yer alan Denizli Dernek'in kutlamasına katılan yine, Levent Erdoğan..
Uzun züredir kendisinin klüp içerisindeki görevini düşünüp duruyordum. Asıl mesleği avukatlık olmasına rağmen, Beşiktaş veya Beşiktaş taraftarı konu olduğu zaman kendisinden yardım alamamamız, sanırım pek de şaşırtmayacaktır. Ayrıca, Büyük Başkanımız (!) da böylesine klübüne faydalı olmuş bu yönetim kurulu üyesi hakkında aynı şeyleri düşünüyor olsa gerek, git sen kutlamalarda boy göster bizim adımıza diye yol veriyor kendisine her organizasyon için görüyoruz ki.. 

Kendisini tanıdığımız ilk günden bugüne saçmasapan demeçleri ile yüzümüzü kızartmaktan başka bir işe yaramamış bu Asbaşkan(!), şimdi gururla tebrikleri kabul ediyor..
Yazık..


taksim

Arapası...


Birkaç gün öncesine kadar, her sabah haberleri heyecanla açıyor ve gelebilecek isimlere bakıyordum. Tamam belki bazıları "imkansız" isimlerdi ama, hoşa gidiyordu yinede..Topuz üzerine Nihat ikili tramva yarattı gibi görünüyor tüm camiada.. Yönetim de slow motion'da çalışıyor adam almak için.. Nihat konusundan sonra iyice soğudum transfer denen naneden.. Kim gelecekse gelsin artık takım kampa girmeden.

Bir sonraki sezona kadrosunun yetmeyeceği ayan beyan ortada olan bir Şampiyondan söz ediyoruz ve bunu dillendirmek çok acı.. Bu kadro ne bir sezon sonra şampiyonluğu getirebilir, ne de Şampiyonlar Ligi'nde "puanı" bana göre..

Böyle bir ortamda, insanın kendini uzaklaştırası geliyor ister istemez. Geçen hafta trafik yüzünden iptal olan 3 nesil buluşmasını gerçekleştirebildik mesela dün babam, babamın dayısı ve ben.. Tavsiye ederim, eğer var ise futbolla iç içe büyümüş yaşlı yakınlarınızla sohbet etmenizi.. Fenerbahçeli olmasına rağmen, dedemden şeref stadını, taksim stadını, baba hakkıyı, eski kapalıyı dinlemek çok lezzetli oldu rakı kadehlerinin gölgesinde.. Bir nevi babalar günü de kutladık sayabilirim kendimi.. En yakın zamanda yeniden yapacağız diye sözleştik kalkarken sofradan..
Ama eskiler güzelmiş, keşke o zamanlarda var olsaydım diyor insan hikayelerin içinde kaybolurken..

"İş Tanımı" denen şeyi çıkartmaya uğraşıyoruz şu sıralar bizim müdür ile birlikte. -Herkese nasip olsun böyle müdür; nazar da değmesin.. - Kim çıkardıysa bu terimi boyunu posunu devirsin allah O'nun.. Böyle bir eziyet olamaz arkadaş. Bilen bilir, inciğine boncuğuna kadar bulunulan mekanın ve yapılan işin tarifi/akışı yazılıdır iş tanımlarında. Kopya da çekemiyoruz, varsa SPA İş Tanımı başlıklı bir kaynağı olan; 40 yıl köle olmaya hazırız ekipce..

Vakıfbanka başvurdum Beşiktaş Kredi Kartı için, kombine alma amaçlı.. Online başvurduktan sonra aradıklarında, otelde müsait olamadığımdan dolayı açamamıştım telefonu; bende doğrudan şubeye giderekten form doldurdum geçen hafta. Dün, iki kere aradı Vakıfbank Müşteri Hizmetleri.. İkisinde de "bazı sorular" sordular ve teşekkür ederek kapattılar. İkinci aradıklarında bakın iki kere aradınız, iki kart yollamayın dememe karşılık olarak, ilk arayan kampanyalar hakkında bilgi vermek amaçlı aramıştır beyfendiii tarzında bir şeyler zırvalandı telefondaki bayan tarafından. Halbuki öyle olmamıştı, direk bazı bilgilerim istenmişti ilk konuşmada. Pis kıllanıyorum bu işten, bekleyip göreceğiz.

Beykoz sahilini görmüştüm geçen haftalarda, hayal meyal hatırlayacak kadar çocuk iken binmiştim en son kayığa da.. Güzeldi kayıkla açılmak ve sıcak güneşin altında soğuk biraları yudumlamak.. Ama Anadolu Kavağı gibi güzelini görmedim bugüne kadar. Hala gidemeyen istanbullu var ise, doğruca ilk boş vaktinde kaleye çıkarak o manzarayı seyretmeli.. Doyum olmuyor..

Bunlar dışında bir çok ufak detay da vakitlerimizi süslüyor her zamanki gibi.. Ama hepsini geçtim, Beşiktaş'sız hafta geçmiyor ben bunu net olarak yaşıyorum şu sıralar.. Eğer haftasonu maç yok ise, hayat da yok deneecek kadar silik ve anlamsız durumda.. Ağustos ayının bir an evvel gelmesi gerek; yoksa strese bile girecek gibiyim Beşiktaş'sızlıktan ötürü..

Son olarak Pazar Akşamı İstiklal Caddesinde gerçek bir şampiyonluk kutlamasına katılacağım iş çıkışı.. Biraz bağırmak çağırmak içmek sıçmak güzel olacak gibi.. Şimdilik bu kadar.



taksim

Nice Şeref'li Şampiyonluklara..


Son halini görmüştüm birkaç sene evvelinde o mezarlığın.. Üzerinde kalan yıllanmış kirleri çıkartana, etrafı sarmış dalları kopartana kadar canı çıkmıştı taraftarın saatlerce.. Harika bir iş çıkartmıştı geç de olsa Beşiktaşlılar.. Önemli olan gelenek haline getirip devam ettirmek idi. Yıllardır semtin dibinde yatan kurucularından bi-haber maç izleyen insanlar adını anmaya başladılar büyüklerinin yavaş yavaş böylece..
Büyük işleri başarabilmek, gurur veriyor gerçekten..


Malesef gidemedim bu yıl, çalışıyordum. Resimler marmara'dan geliyor..

#19

 
Tanıdık mı geldi.. 
Bence de :)

Nihat Kahveci



Bir gün dönüşü olacaktı bu yolculuğun.. 100.yıla yarım sezon kalaydı yanılmıyorsam, Toshack geldi dayandı kapıya, ne kadar istemiştin ayrılmayı bilemiyorum; uzak kaldın yıllarca Siyah-Beyaz formadan, tribününden..
Beyoğlu Mis Sokaktaki ayın berberde traş olduğumuzu yine o zaman öğrenmiştim, berberin ağzından.. "Bir gün geri döneceğim dedi" demişti bana ilk gidişimde senden sonra..



Yıllar geçti aradan, bizim kadar çok özledi seni köşesine yatıp poz verdiğin köşe gönderleri.. Ne kadar ihtiyacı olsa da senin gibi bir sağ kanada şu takımın, her golüne ayaklandık İspanya'daki.. Milli maçlarda başka takımın oyuncuları sana pas atmadıklarında sinirlendik.. Hatta belki Çek Cumhuriyeti'ne golleri sen atmasan, o kadar sevinmezdik bile maçın çevrilmesine.. İstedik dönmeni ama, ama işte.. Yapacakların vardı, sakatlıklar engel oldu bir adım öne atmaya.. O adi kısmete rağmen tepede kaldı ismin yinede..
Her transfer döneminde gazetelerin baş tacı oldun, utanmadan fenere sattılar seni her defasında.. Her defasında yanıldılar itin soyları..
...
Bu sefer iş ciddi gibi, dönüyorsun topraklarına haberler öyle gösteriyor, umuyoruz.. Beşiktaş adına konuşurken hepimiz 1903'de doğarız, yine konuşuyoruz hakkında "Bizim Çocuğumuz Geliyor" diye.. Beşiktaş'ın Çocuğu Geliyor diye.. Artık eskimiş gazete küpürlerinde, yerini yeller almış haber sayfalarının köşe bucaklarında duruyor çocukluk resimlerin, Şanlı Beşiktaş Forması ile..
Beşiktaş'ın abisi olacaksın artık, hedefteki Şampiyonlar Ligi için katkı yapabilecek tek yerli transferi takımın..
İhtiyacımız var gerçek Beşiktaş'lı bir "abiye" şu an.. O abi de sen olacaksın gelirsen..
Ölün yeter bu takımı diriltmeye..
...
Gözümüz artık dış hatlar geliş terminalinde, ellerinde valizlerle, boynundaki Beşiktaş Atkısını öperek selamlamanı bekliyoruz taraftarı dört gözle..
Zamanı geldi "Kaptan", dön artık yuvana..
Özledik de bayağı,
Cidden..

taksim

Ne Olur Geri Dönme !


Gün itibarı ile İstanbul-Cerrah arasındaki ilişkiler kesilmiş. Belki olay terfi gibi gözükse de, İstanbul olarak rahatladık diyebiliriz. Gelenin gideni aratmayacağını -daha beterini göreceğimizi bile bile- umaraktan son sözü duvar yazısına bırakıyorum..

Gelecek sezon Sivas'ın şampiyonluğunu Osmaniye sokaklarında kutlar artık kendisi.. :)

Yeni Stad Nerede, Hani Nerede, Hani Nerede.. Yoook ..


Bugün itibarı ile Beşiktaş yönetimi, yeni sezon kombine fiyatlarını açıkladı. Şampiyonluğun kesinleşmesine kadar, yönetimden her açıklamanın bir ucuna ataç ile iliştirilmiş yeni stad müjdeleri duyuyorduk. Yok izinler alınmıştı da, yok cumhurbaşkanı onay vermişti de, zarttı da zurttu da.. Kupa geldikten sonra herkes köşe bucak kaçmaya başladı. Çünkü ortada ne bir izin vardı, ne bir hareket yapılabilecek alan.
Yanlış anlaşılma olmasın, yeni bir stad yapılırsa, bana göre Beşiktaş Tribününe hiç bir şey katmayacağı gibi, bir çok şey de götürecektir bizden. Kapalının ahengine dünyalar aşık iken, o ahengi bozmak demek, tüm sihri yerle bir etmek demektir ve yeni yapılacak stad bu misyonu tamamlayacaktır. Bu durumdan ötürü karşıyım yeni bir stad inşa edilmesine.

Stad naraları atılırken, biz hem "yemez", hem de "tünel koydular oraya, yapamazlar stad mtad" diyorduk. Yemedi gerçekten de; kombineler satışa sunulacak Pazartesi itibarı ile.. Bu sezon da inleteceğiz yeri göğü o muhteşem tribünlerden..
Çok güzel haber bu benim gibi vazgeçemeyecekler için..
Yalnız, 16 Mart'da burada söylemiştim. O stadın altı çürümüş vaziyette. Umarım yönetim şu sıralar ufak ufak güçlendirme hamleleri yapıyordur stadın altındaki duvarlara..-evet ben de hiç sanmıyorum-

Staddan yıkılacak diye koltuk alıp evine götüren vatandaş varsa, takıma zarar verdiği için üzülmekte serbesttir şu dakikadan sonra. :)
Ayrıca bu sene de yerimiz Kapalı Tribün olacak büyük bir ihtimalle. Herkese Vakıfbank'ın Beşiktaş Kredi Kartını tavsiye ederim; kartı alın, taksitleri ödeyin sonra da kapattırın :)



taksim

Trafiğin Batsın İstanbul !


Çok ufakken alt katta otururmuş dedemler. Dedem dediğime bakmayın, babamın dayısıdır kendisi.. Dede de denir, Dayı da denir yani.. O zamanlar ilk göz ağrısı olma mevzusundan dolayı, benim alt kat-üst kat arasında git-gellerim fazla oluyormuş. Ufakken kafada biraz otistik yapılanma olsa gerek :), çamaşır makinasını izlemeye doyamazdım. Şimdi allahtan kalmadı öyle sapkınlıklarım ama, aşağıya iner, dedemin kucağında makinayı seyrederdim, ayrıca evde de seyrederdim hatırlıyorum.. Şimdilerde pek sevmem kendisini ama, beyaz peynir ile de aram iyi imiş anlatılana göre.. Çok anımsayamıyorum, dedem rakı kadehine parmağını daldırıp bana tattırırmış, ardından da beyaz peynirden bir parça ile lezzetlendirir imiş.. El kadar çocuğa yapılırmı demeyin, yapılmışı var işte.. Bir şey olmuyor :)
Dedem koyu fenerlidir. Hasta fenerli ile koyu fenerli arasında bir fark var bence. Koyu deyince, sanki daha demokratik yorumlar yapabilen fenerli'yi tasvir ediyor gibi oluyorum. Neyse.. Beşiktaş'a sempati duyar, galatasarayı konuşmaz pek.. Şeref stadını görmüşlüğü, taksim stadında top koşturmuşluğu vardır. Hikayeler bitmez, dinleyen de şaşırır ve sonra bir daha şaşırır dedemin hikayelerini duyduğu zaman. Ben de taksimde doğup büyüdüm onun gibi, ama benim cihangir sokaklarında, beyoğlunda o maceraların 3'de biri kadar anlatacak şeyim yoktur herhalde..
Yine böyle anı dolu bir akşam için, 3 nesil toplanmaya karar verdik geçenlerde. Yine diye başladım söze ancak, bizim baba tarafı için bir ilk olacaktı, bu bakımdan çok değerliydi. Babanın dayısı, baba ve oğul meyhanede rakı içecektik, sohbet edecektik.. Bir gün önceden sözleşildi, yer ayarlandı ve maç saati beklenmeye başlandı..
...
Ne kadar talihsiz bir insan olduğumu blogu takip edenler az çok tahmin edeceklerdir. 18:15 vapuruna yetişeceğim semtten, Çapa'dan Beşiktaş arabasına bindim 17:40 sularında.. Hadi be kaptan bas abim benim şeklinde kendi kendime sloganlar atıyordum içimden, otobüs giderken vapura yetişebileyim diye. Fazla sıkıntı olmadan saat 18:00 sularnda Karaköy durağına girdi otobüs. Duraktan çıktıktan sonra ufak bir trafik vardı ileride, herhalde ışıklardan dolayıdır diye kendi kendime umut verirken, o lanet olası trafik yüzünden 15 dakikada 100 metre gidemedi koca araç. Milim milim ilerleyen trafikte, önüne gelen her ışık kırmızıya döndü, kavşaklarda da sağına soluna yol vermek durumunda kaldı. 18:15'i kaçırdık, en azından çeyrek kala vapuruna yetişeyim bari diye üzüntü ile karışık oflayıp pufluyordum yeşil arabanın öndeki tekli koltuğunda. Bir an O vapura da yetişemeyeceğimi anladım bu hızda devam ettiğimiz sürece. Tam Fındıklı'daki Mimar Sinan Üniversitesi'ne gelmek üzereydi otobüs, indim. Arkaya doğru yürüsem Karaköy iskelesi, semte doğru yürüsem Kabataş iskelesi vardı. İkisine de uzaklık aynı olunca yürümeyi, koşma aldı vapura yetişme sevdasına Kabataş'a doğru.. Sabah kahvaltısından bu yana bir şey yememiş midem bir yandan küfürler ede dursun, telefonun öbür ucunda nerede kaldığımı soran Dedem vardı.. O An'ın stresi ile içinde bulunduğum çaresizliği doğru tarif edemediğimden ötürü, neden tramvaya binmiyorsun, neden karaköyden vapura binmedin, şeklindeki sorulara da tatmin edici cevapları seçemedim. Dedem de sitem dolu bir ses tonu ile, organizasyonun iptalini talep etti, babana söyle sen de boşuna karşıya geçme, başka gün yaparız diyerekten telefonu kapattı..

Bugüne kadar trafik yüzünden Taksim-Gümüşsuyu arasını 45 dakikada gitmeyi beceremedikten sonra dönüp metroya binmişliğim; Taksim'den Yeniköy'e gitmek için bindiğim bahçeköy arabasından, trafiğin ileriye doğru inatla gidememesinden ötürü Kuruçeşme'de inerek Beşiktaş'a kadar geriye yürümüşlüğüm; buraya tıklanarak okunacağı üzere, trafik dolayısıyla yeni yıla takside bile girmişliğim var ancak, hiç bir tanesi bu seferki kadar koymadı bana. Ettiğim küfürlerin çeşitliliği, rahatlıkla babaannelerin anneannelerin orjinal sözlerini tarihe gömerdi, o kadar söyleyeyim.


Beşiktaş'a yürümeye devam ettim küfürler ile birlikte. Açlıktan bayıltmak üzere olan mideyi memnun ettikten sonra, yorgunluktan öldürmek üzere olan vücudu da memnun etmek gerekiyordu. Eve gelip uzandığım yatakta sızıp, odaya yansıyan yoğun kırmızı bir ışığa uyanmak da günün son garip aksiyonu oldu. Resimde görülen yer karşı binadaki bir daire. İyice kerhaneye döndü taksim anasını satayım.. Neyse.
Uzun oldu ama sıkıntıdan, uyku getirdiyse affola..


taksim

Michael Fink..

Uefa Finalinin oynanacağı gün Kadıköy meydanında, bizim Beşiktaşlı olduğumuzu anlayan almanlar ile yaptığımız sohbetlerde konu Bjk-Gs maçı, çoğunlukla Ernst ve Fink idi. Tabii ki transfer daha netleşmediğinden ötürü kimsenin haberi yoktu olaydan, bazısı Fink'i bile hatırlayamadı. -nası taraftar lan bunlar- Bir tane üzerinde E.Frankfurt formalı abimizi esir almaya kalktık Fink konusunda.. Aşırı abanınca hey do you know fink.. Lan fink diyom şeklinde, adam korkuyla karışık iyi oyuncu değil, standart bildiğin oyuncu yani.. değmez o paraya manasına gelecek şeyler söyledi, canımızı sıktı puşt..
Bu sezon öncesi transferler ile ilgili kafaya takmış olduğum konu erken/geç mevzusu.. Ön protokolü çok erken olmuştu, bu akşam saatlerinde olay resmileşti.. Erhan Güven'den sonra ikinci transferimiz Michael Fink oldu. -Bu arada Erhan Güven konusunda resmi sitede haber göremedim veya kör oldum-
Şimdi takımla beraber ilk kampa gidip hepsi ile uzun uzun kaynaşma fırsatı olacak Fink'in. Ernst'in kendisine yapacağı katkı sayesinde daha rahat uyum sağlayacak.. İkilinin yan yana oynayacak olması da büyük avantaj sayılır bu hatta.. Alman gazetesine yaptığı röportajda almanyada top oynayan futbolcuların Türkiye'ye gelmesi yönünde bir sözü vardı, kardeş geldi kendisine istediği gibi, güzel güzel oynasınlar inşallah -Al sana Türk yorumu- :)
Ayrıca endişeleniyordum bu yöneticiler Mehmet Topuz yüzünden kafalarını kaldıramıyorlar, bir Fink vardı unutup gitmiştik şeklinde.. Bu endişelere de son vermiş olduk böylece.

Artık bundan sonrasını spikerler düşünsün, ne kadar zor olur bilemiyorum ama, arada bir nefes almaları gerekecek Ernst Fink Ernst Fink diye sayıklarlarken..
Youtube'a ismini yazınca da birkaç golüne ulaşmak mümkün..
Tek heceli ikinci orta sahamız hayırlı olsun..

taksim

Gına Geldi Başkan !


Denizlispor maçında Beşiktaş başkanı tribünlerin önünden geçerken, Büyük Başkan sloganları atılmıştı. Tribünde bu olaya tepki koyan o kadar az insan vardı ki.. Ne olmuştu ? Beşiktaş Şampiyondu, bozmamak lazımdı. Hatta aynı sebepten üstümüzdekiler ile çıkan gerginlikte, yukarıdan gördüğümüz tepkiye hiç anlam verememiştim günlerdir; "Şimdi sırası değil!"
Bu işin sırası mı var allah aşkına ?.. Politika mı yapıyoruz da vereceğimiz tepkileri ölçücez biçicez bu konuda ?
Biz taraftarız, bu klübü yöneticilerden çok biz yönetiriz.. Ne zaman ki işler Beşiktaşlılığı aşar, o zaman tepkisini de koyar bu taraftar.. Veya öyle idi. Ben böyle bildim kendi tribünümü.
İsterdim ki kutlamalarda, TFF başkanına yapılan kadar bir protesto da Demirören için yapılsaydı. İsterdim şampiyonluk nağmeleri ardından alkışlarla yönetim istifa diye bağırılsaydı..
Veya Beşiktaş'ın Başkanı, onurlu davranıp zirvede bıraksaydı sıçıp sıvadığı o koltuğu..
Ama işler değişiyor tabi tribünde dahi. Bağırırken ederken herşey güzel ama, Beşiktaş'ı şampiyonluktan daha az düşünmeye başladık taraftar olarak; bunu kimse inkar edemez artık..
..
Bakıyorum, genel hava Ooo nası koydu başkan lafı Çakar'a şeklinde bizim tarafta.. Kapağın allahını yapmış da haberimiz yok.. Herkes işin makarasında veya biz mi çok ciddiye alıyoruz çözemiyorum.. Bu adam değil miydi iki hafta önce İnönü'de ailesi ile birlikte şampiyonluğa ağlayan duygusal başkan ? Bu adam değil miydi yönetimi en şiddetli eleştirenleri bile yumuşatmayı başaran son zamanlardaki hal ve hareketleri ile.. Diyorduk ki, bu adam yavaş yavaş Beşiktaş Başkanı olmayı öğreniyor..
Ne oldu dün akşam, koskoca Beşiktaş Başkan'ı, gitti ahmet çakarın çüküyle dalga geçti canlı yayında. Doktordan bozma bu polemik manyağı ile muhatap bile olmaması gerekirken gitti ufak ahmet çakarları ağzına aldı, rezil etti hem kendini hem Beşiktaş'ı..
O kadar mide bulandırıcı, o kadar rezalet geliyor ki şu gördüklerim haberlerde..
Hala başkana sempati duyan var ise, kendilerini tebrik ediyorum bu satırlardan..
İstifa et yeter demek bile hafif kalıyor artık bu adama..

Yanıyorum da, Pascal geliyor aklıma her defasında..

Burası böyle bir ülkeydi olum işte.. ahmet çakar ufaklığını canlı yayında paf takıma sokarken senin başkanın, sen elini şorta soktun diye aforoz edildin bu ülkeden..
Türk kültürü ve değerlerdi falandı di mi.. Neyse.

taksim

#18


Bülent Arınç & Jenson Button

Şeref Bey Haftası


Beşiktaşlılar,

Artık 3 yıldır geleneksel hale getirmek için çabaladığımız, “Haziran'lar Şeref'imiz için vefasızlıkla süslenmesin" diye koşturduğumuz günlerdeyiz yine...

Gelenek dediysek arkasında ilk duracak olan yine bizleriz diye başladık her Haziran'da koşturmacaya...

Şu günlerde "Şampiyon Beşiktaş" diye yeri göğü yıktığımız, dört bir yandan sımsıkı sarıldığımız Beşiktaşımızın Futbol Şubesinin kurucusu, bu yolda sağlığını feda edip hayatını da son nefesinde "Beşiktaşa Feda" sözleriyle noktalandıran Ahmet Şerafettin Bey anısına, "Şeref Bey Haftası" olarak yaşamaya, yaşatmaya meylediyoruz yine...

14 Haziran Pazar günü Saat 15:00 da "Şeref"imizi anmaya gitmek için toplanıyoruz.

Kazanda toplanıp "Şerefimize" gidiyoruz
ORADA OL !!!

Adresi: Çırağan Caddesi Yahya Efendi Sokak / Beşiktaş
Ulaşım Bilgileri: Beşiktaş'tan Ortaköy ve Boğaz yönüne giden otobüsleri kullarak Yahya Efendi Mezarlığına ulaşabilirsiniz. Yapmanız gereken Yahya Efendi durağında inip yaklaşık 200 metre yokuş yukarı yürümek.
14 Haziran Pazar günü Saat 15:00 dan itibaren kazanda buluşup toplu gidilecektir.

SonBarikat

http://www.sonbarikatbesiktas.com/index.php

http://sonbarikatbesiktas.blogspot.com/2009/06/seref-bey-haftas-8-14-haziran.html

Beşiktaş'ın Transfer Politikası

Gazetelerde her gün farklı isimler anılırken, bir yandan da Mehmet Topuz'un yarattığı karın ağrısı ile uğraşma derdindeyiz. -şu adamı bir alsak da rahatlasak- Ama söylentilerin aksine, yönetimden başka isimler konusunda bir ışık göremiyoruz.. Mehmet bizimle anlaştıktan sonra yöneticilerden sadece bir tanesi "Süprizlerimiz devam edecek" şeklinde konuşmuştu yanılmıyorsam.. Haricinde, Oha lan Tevez gelmez, Yoah la Şıvaynşıyayger mi.. şeklinde tepkiler veriyoruz Beşiktaş ile anılan topçulara şu sıralar..
Yönetim yine yapacağı transferler ile kamplardan bir veya iki tanesini pas geçirtecek alınacak futbolcuya gibi görünüyor.. Geçen sezonlarda olduğu gibi, transfer sezonunun son zamanlarına kadar oyalandıktan sonra taraftar heyecanlandırılacak ve hazırlık kampına katılamamış topçulardan maksimum performans beklenecek..


Kısaca özetleyecek olursak bu süreci ;
Adamı alacağız sezon öncesi hazırlıklarının son günlerinde, adam gelecek ve başlayacak Ümraniye'de takımı tanımaya.. 1 hafta sonra lig başlayacak, lan nerdeyim diyemeden daha üstüne basın yüklenecek bu adam topçu değil diye, taraftar baskısını arttıracak hem basının gazıyla, hem de adamın bocalamasından sıkılarak falan derken ya o oyuncu gözden çıkacak, ya da uzun süre klübede oturacak.

Bugün itibarı ile transfer dönemi Türkiye'de resmi olarak başladı. Belki alınacaklar konusunda aceleci davranıyorum evet ama, güzel örneklerini gördük geçtiğimiz sezonlarda.. Tello'ya bakalım mesela.. 30 Mayıs'da sağlık kontrolünden geçti ilk geldiği sene, hazırlık kamplarına dahil oldu.. Kendisi gelene kadar ulan bir sol kanadımız olsa ortalığı haşat ederdik diye hayıflandığımız mevkii için ağzımızı bantladı iki sezondur.. Mustafa hocanın sisteminde hangi pozisyonda oynadığını çözemedik gerçi ama :) kıçımızı çok kurtardığına şahit olduk hep beraber.. 1 Temmuz'da takıma katılan Sivok-Zapo ikilisini de bu kefeye koyabiliriz ki özellikle Zapo'yu son zamanlarda formunda göremesek de nasıl bir topçu olduğunu izledik sezon başlarında.. Fabian Ernst için tam tersini söylemek mümkün olsa da, adaptasyon denen nane her topçuda bulunmuyor..


Osuruktan teyyare iş yapıp taraftarın gözünü boyamak yerine, doğru transferler ile takımı oynatmayı düşünüyor ise bu yönetim, Cumartesi Pazar demeden transfer çalışmalarını sürdürmek zorunda. Mehmet Topuz Ronaldinho muamelesi görüyor şu an ülkede, bir imza atsa bize, kesin t-shirt bile basarlar utanmadan..

Takım tatilde şimdi, Haziran sonu gibi tekrardan başlayacaklar çalışmalara ve kampa gidecekler..


Mustafa hocanın gelişi, takım yönetilişi bazında istediğimiz veya hayal edemeyeceğimiz bir çok güzelliği de getirmişti sezon başında Beşiktaş'a.. Transfer politikası ve süreçler konusunda da böylesine süprizler ile karşılaşacağımızı umuyorum..
Dilerim alınacak topçular için geç kalınmaz ve faydalı olmaları sağlanır..

taksim

Erhan Güven Transferi..

Basında Mehmet Topuz ile ilgili bombalar ardı ardına patlayadursun, Fink'in ön protokolünden sonra resmileşmiş ikinci transferimiz Erhan oldu sanıyorum. Herhangi bir ücret ödemeyişimizin yanı sıra, benim çok sevdiğim ama bir türlü forma giyerken göremediğimiz Aydın Karabulut'u Ankaraspor'a vermiş yönetimimiz. Hiç tanımıyorum Erhan Güven'i fakat, okuduğum yerlerde çok da kötü yorumlar yapılmıyor. Özellikle bir hafta Toraman'ın, bir hafta Ekrem'in vardiyalı olarak doldurmaya çalıştığı sağ bek pozisyonu için "Sertifikalı Eleman" almış sayabiliriz kendimizi..
Kendisinin bu sezon Ankaraspor forması ile neredeyse her maça çıkmasına rağmen golü veya asisti yok. Milli forma konusunda da tecrübesiz sayılabilir ki, 1 kere A-2 takımla sahaya çıkmış..

Aydın ile takası ne kadar doğrudur bilinmez ama, her ne kadar kendisini sevsem de futbol oynarken göremediğim bir Aydın'ı, sağ bekte işini yapacak bir Erhan'a tercih edebilirim..
Geçen sezon gördüğümüz Tuna Üzümcü örneği gibi olmaz ise, Serdar Kurtuluş'a oynama hazzı verebilecek, Ekrem'i Toraman'ı gazlayacak bir transfer yaptık, hayırlı olsun..


taksim

Yeni Bir Yüz

Sezonun bitişi ile beraber bloga da yeni bir yüz katmak şart idi..
Böylesi daha güzel oldu sanırım,
değil mi ?

:)

Bülent Uygun Bitmez!!


Şu endama bakın, şu karizmaya.. Şampiyonlar liginin yiğidosu için otobüslerin üzerine Milan BarSelona Madrid yolcusu kalmasın diye yazılar asılıp, Bülo'nun Memo'nun büyük resimleri yapıştırılmış..
Ben problemin sadece Bülo'da olduğunu sanıyordum ama, yavaş yavaş şehirden şüphelenmeye başlıyorum artık..
Abi bu nedir ya..
Ahahhahah nasıl bir komedidir..

Ayrıca nereye eklesem diye düşünüyordum, bilen vardır dün akşam Samiyen'de F1 takımı ile Yıldızlar maç yaptılar.. Yıldızlar takımında bir çok ünlü vardı, içlerinden bir tanesi de Bülent Uygun'du.. Maça dahil oluşu ile beraber egoist oyunu sayesinde hemen göze çarptı.. Kendi çapımda seslenmeye çalışırken, Gs taraftarının her topa deyişinde Bülo'yu ıslıklaması inanılmaz hoşuma gitti .. Kendisi de dönüp ne olur yapmayın kıvamında hareketlerde bulundu... Belki etik değildi doğrudur, ama sen kalk Laila olan şehirde gösteri maçına katıl, Olmadı !

Şimdi bu Sivasspor'un kasasına, bugüne kadar girmeyen para girecek bu sezon. Bu adamlar bir şekilde, transfer politikasını doğru yaparlar ise yeniden potaya oynayacaklar. Bülent Uygun'un geniş vizyonuna ben CL'yi sığdıramıyorum, o yüzden avrupa konusunu erken kapatacaklardır. Ancak önümüzde en az iki sezonluk çok sağlam Bülent Uygun malzemesi görünüyor..
Ne açıklamalar dinleyeceğiz, tahmin bile edemiyorum..
Tüm blog alemine şimdiden sabırlar dilerim..


taksim

İdari Para Cezalarım..


Tam olarak bu İdari Para Cezası'nın anlamı nedir, çok merak ediyorum. Eğer sade bir dil ile açıklayabilecek arkadaş var ise, çok memnun olurum aydınlatsın beni..
Bugün yediğimle beraber hayatımdaki 3. İdari Para Cezası'nı almış bulunmaktayım.

Bundan önce 2007 Yılında Ankaragücü deplasmanında, maçtan çıkarken göz altına alınmamız sebebi ile 1.316TL,
Yine 2007 Yılında, Erciyesspor - Beşiktaş Türkiye Kupası finali günü, İzmir Kordon'da çimler üzerinde bira içtik diye 22TL,
Ve bugün, "Kimlik Kaybetme" suçundan ötürü 62TL,
Toplamda tam olarak 1400 TL para cezasına çarptırıldım..
Futbol sahaları içerisinde emniyet güçleri tarafından göz altına alınan taraftarlara sorgusuz sualsiz uygulanan "5149"u -ilgili yasanın maddesi- anlayabiliyorum.
Kordon meydanda O an bizden hariç alkol alan onlarca insan olmasına rağmen, cezayı bizim çekmemizi de, Beşiktaşlıya kıl kapan polis şeklinde yorumlayabilirim.
Ama kimliğimi kaybettiğim için ceza ödemek durumunda olmama bir anlam veremiyorum. Kapkaça uğramış olsam misal, cüzdanımın içinde kimlik de gitmiş olsa, vereceğim 62TL ile suçlu mu çıkacaktım yani, türkçesi bu mudur mevzunun.. ?!
15 Gün içerisinde ödersen, %25 de indirim yapıyorlarmış..
Sağol be kanka..
Vay anasını ya..

Ayrıca devlet katında adresim No:3 D:10 olarak gözüküyormuş. Oturduğum apartmanın numarası 3 olmasına rağmen, apartmanda 10 daire yok. Benim yerime daire kondurup, içinde de beni yerleştirmişler helal olsun..
Bu ülkenin resmi dairelerinde, insanların tüm resmi kayıtları birilerinin parmak uçlarında olduğu için, ufak bir yanlış yazma çok şeye mal olabiliyor. İkamet ettiğim evin tapusu üzerime olmasına rağmen adresimi olmayan bir daire numarasına yazan devletimin karşısında, şu an Adresini Yanlış Bildirmekten ötürü suçluyum. Cezası 600TL.. O sevgili (!) parmaklara doğruyu yazdırmak için üzerime ait bir fatura ile gitmem gerekiyor, fakat çalıştığım otelin adresine gelen telefon faturam haricinde adıma kayıtlı bir şey yok..
Böyle boş viteste gidiyor işte herşey bu ülkede..
Uzatırsam daha da anlatırım da, bu kadar yeter şimdilik..
Herşeyi kısa zamanda çözebilmem dileği ile..

taksim

Totem Böyle Yapılır !

Bu totemi yapmaya başladığımda, 20. Hafta oynanıyordu.. Beşiktaş'ım lider Sivas'ın 6 puan gerisinde, 5. Sırada yer alıyordu..
Totem şöyle ortaya çıktı. Bir çoğumuz iddaa oynarız, ben de oynarım.. Ama kısmetsizimdir oldukça ve fark ettim ki benim kuponların %95'i ilk maçtan yatıyor.. Hele kuponun ikinci maçı, ilk maçtan sonra oynanacak ise, kupon kesin mortingen.. Ben de boş hayallerle para kazanma umudu yerine, bu işi gerçek anlamda rakipleri engellemek için deneyip deneyemeyeceğimi görmek istedim. Kısmetsizliğim galip çıktı ve 14 Hafta sonra Şampiyon Beşiktaş oldu. Kesinlikle kendime bir pay çıkartıyorum bu durumdan..

Bu toteme başladığım zamanlarda Blog'a eklediğim totem konulu yazı için ayrıca buraya.
Tekrar yazalım totemi; Kazanmasını istemediğim takımın maçını, ilk maç olarak kupona yazıyorum ve oynuyorum..
Kuponlar aşağıdadır. Yatırılan rakam genel olarak 1TL dir..

Antalyaspor :1 Galatasaray :0

Gençlerbirliği :1 Fenerbahçe :0

Beşiktaş :2 İBB :1

Fenerbahçe :4 Sivasspor :2

Trabzonspor :0 Konyaspor :1

Hacettepe :2 Beşiktaş :3

Sivasspor :1 Ankaraspor :1

Fenerbahçe :1 Kocaelispor :1

Beşiktaş :3 Gençlerbirliği :0

Trabzonspor :2 Galatasaray :2

Galatasaraylılar kusura bakmasınlar.. Uefa Kupası Maçı;
Galatasaray :2 Hamburg :3

Bursaspor :2 Fenerbahçe :1

Galatasaray :0 Eskişehirspor :1

Trabzonspor :0 İBB :0

Kocaelispor :1 Beşiktaş :2

Galatasaray :0 Fenerbahçe :0

Fenerbahçe :1 Ankaragücü :2

Gaziantepspor :2 Sivasspor :1

Ankaraspor :1 Beşiktaş :4

Türkiye Kupası Finali ;
Beşiktaş :4 Fenerbahçe :2

Ve Şampiyonluk Nağmeleri ;
Beşiktaş :2 Galatasaray :1

Şimdi inandırabilir misiniz beni, Şampiyonlukta payım olmadığına ?
:)


taksim

Şampiyonluk Haftası Hikayesi..

Beşiktaş ile dolu dolu geçip, Şampiyonluk nağmeleriyle sona eren bir haftasonu idi.. Müthiş uzun sürdü benim için.. Konusu Beşiktaş olan aksiyonların her saniyesi mutluluk verdi, zevkin dibine vuruldu..

Şampiyonluğu aldığımız maça tanık olabilme ihtimalinin heyecanı, deplasman denen olayın normal hazzı ile birleşince, semtte kutlamak yerine Denizli yollarına düşmeye karara verdik..
...
Hala nasıl olduğunu merak ediyorum, koca uçakta toplasan var olan 2 Beşiktaşlının, ikili koltukta yan yana oturma şansı nedir ? AtlasJet İzmir uçağı, böyle ufak bir olasılığın gerçek oluşuna tanıklık etti işte.. Yol boyu koyu Beşiktaş sohbeti, birbirini daha önceden tanımayan bu iki adamın birbirine isimleri sormalarını bile unutturmuştu.. :)
İzmir'den Denizli'ye devam ettik Ege ile birlikte daha sonra..
Denizli'de, abilerdi kardeşlerdi yemeğiydi biletiydi girişiydi derken cebimizdeki 15TL'lik tamamen Denizlispor taraftarına ayrılmış kale arkası biletlerimizi çıkartmadan Beşiktaş'a ayrılan Kapalı tribüne girmeyi başardık yaklaşık 15 kişi.
Geçen sezon, aynı stadda oynadığımız ve yanılmıyorsam yine 2-1 kazandığımız maçta, bize sadece kapalı tribünde yer ayırmışlardı. 40TL'den sattıkları o tribün, görüp görülebilecek en mükemmel deplasman tribününe sahne olmuştu. Ancak bu sefer, tribünlerin ikiye ayrılması ve arada ses iletimi konusunda yaşanan sıkıntı sebebiyle rezaletti.. Ne biz onları duyabildik, ne onlar bizi duyabildi, dolayısı ile sadece Gol sonraları ve maçın son anlarına doğru bestelerde bir ortak nokta tutturulabildi.
Duyuyorduk haberlerden, semt kopuyordu bir yandan. Özellikle 2-0'dan sonra "şimdi ne güzeldir ya semt" diye söylendik birbirimize. Hem onlar havaalanına gidip, takımı da karşılayacaklardı. Biz neden takımı götürmeyelim ki dedik, maçtan sonra yöneticilerin bulunduğu otobüsün arkasında, tek araçlık konvoy olarak Denizli Havaalanı yolunu tuttuk..



* Pişman olduk, çünkü Denizli ile Denizli Havaalanı arası 63Km idi.. Yol 1 saate yakın sürdü..
* Memnun olduk, çünkü Şampiyon kadronun hepsine yakın olabilme, bir şeyler söyleyebilme veya resim çektirebilme şansına kavuştuk.. -Bu arada Delgado'nun yakasına yapışarak İngilizce olarak Gitme, Kal dedikten sonra, gülümseyerek aldığım Hayır, Kalacağım yanıtı da bir Delgado'cu olarak beni inanılmaz mutlu etti, söylemeden geçemeyeceğim.. -





* Sinir olduk, çünkü emniyet güçleri yine orada ve alan içerisinde maddi zarar oluşturacak kadar Beşiktaş taraftarı ile kavga etme modundalardı.. Kimse göz altına alınmadı ancak, Denizli Havaalanı birbirine girdi..

Alandaki gerginliğin haricinde, takımın otobüsten inişini videoya aldıktan sonra bir iki foto daha çekmeme fırsat verip şarjı biten telefonuma az sövmedim. Ayrıca, alan içinde Ernst'i tek başına yakalayıp tam telefonu arkadaşa verip foto çektireceğim sırada, beni arayıp telefonu meşgul eden arkadaşa da saygılar sunuyorum, bu kadar dakik olunamaz!.. -Sonra Ernst'in etrafı karıştı ve foto çekilemedi..-
Diğer fotoların hepsi boktan kameralı Samsung telefondan çekilmiştir.. Kalitesizlik için özür dilerim, video'ları bir iki güne ekleyeceğim.

Dönüşte araçta bir şaşkınlık hakimdi.. "Lan şampiyonuz di mi, birisi şimdi çıkıp hayır lan şaka yaptık ehehe demeyecek di mi?" şeklinde sorular sorduk birbirimize yol boyunca. İnanamadık bir süre ama Şampiyonluğu almıştık ve şimdi geri dönüyorduk.. Yoldaki tek ilginç atraksiyon, Afyon'daki Cumhuriyet tesislerine girerken, tesadüfen orda bulunan Jandarma devriye ekibinin, Oleey Oley Oley Şampiyooon Beşiktaşş diye bağırarak araçtan inmemize tepkisiydi;
"Şampiyon Olabilirsiniz ama, Burada Bağıramazsınız."

Açık öğretim sınavlarım sebebi ile erken gelmek durumundaydık ama, havaalanının uzaklığından mütevellit değişen yol güzergahımız sayesinde, saat 09:05'de İstanbul'a giriş yapabildik. Sınav da 09:00'da olduğu için malesef giremedim.. Daha geç saate kalsaydık üzülmezdim ama, 10 dakika ile geç kalmak can sıktı az da olsa..

Semtte yenen muhteşem kahvaltının ardından, aracı da teslim edip stadın yolunu tuttuk. 100.Yıldan tecrübeliydik, eğer takımı karşılamaya kalırsak stada girmeyi unutacaktık, stada girersek, takımı karşılamayı.. Stad kapıları açıldıktan yaklaşık yarım saat sonra ayakta duracak yer yoktu kapalıda.. Açık tribünler de aynı performansla dolduktan sonra şov başladı mabedde.

Bir sezon boyunca, içerde-dışarda "O An" için çabalamıştık bizde sahadaki futbolcular gibi. Belki daha da fazla yorulduk, yaptığımız Km.'leri hesaplasak abartılı bir yol haritası bile çıkartabiliriz hatta.. Amaçlananı başarmanın verdiği gurur ve sevincin karışımı olarak döküldü göz yaşları "Siyah-Beyaz Film Gibi Biraz" derken.. Çocukluğumda dayımlar ve bizim aile olarak toplu gittiğimiz maç önceleri geldi aklıma "Ateşini Yolla Bana"çalarken.. Son darbesi "Ne cimbombom ne fener ne de trabzon, Beşiktaş Yine Yer Siyah Gök Beyaz Şampiyoon" şeklinde sözleri olan eski şarkı ile geldi.. Ne güzeldi o günler.. Ama şimdiki de iyiydi..

* Stadın kapasitesi yükseltilmiş hali, ilk kez bu kadar fazla meşaleyi bir arada gördü..
* Maç günleri, Eski Açık tribünden Kapalı'ya telleri tırmanarak geçen taraftarları engellerken gördüğümüz yeşil yelekli güvenliklerden bir tanesi, merak etmiş olsa gerek ki, o hareketin tam zıttını yaparken görüntülendi tarafımdan..



* Kapalı tribünün çok büyük kesimi, tribüne pek aşina değildi, ahenk konusunda sıkıntılar oldu, ama iyi idi.
* Sahaya bir heyecanla dalanlara sözüm yok ama, uyarılara rağmen atlayıp tribünlere 3'lü çektirmeye kalkan, ellerindeki bayraklarla amaçsızca ordan oraya koşan zırtolara oldukça sinirlendim. Her konuda eşşeğin bir tarafına su kaçırmayı başarıyoruz.
* Cuma gecesi TheMarmara otelinin maskotu olan -ismi Ebru imiş- köpeği, söylenene göre eğlenen taraftarlardan birkaçı döve döve öldürmüşler. O, orada yıllardır gelenin geçenin sevdiği ve taksim çevresinde yaşayanların hepsinin tanıdığı bir hayvandı.. Artık yaşlanmıştı zaten, dolaşacak hırlayacak hali de yoktu. Bildiğim kadarı ile ölmeden birkaç gün önce de hasta idi hatta.. Ne istediniz be onun bunun evlatları demekten kendimi alamayacağım. Blog dışında daha da hard yorumlar yapıyorum ayrıca..

Kiminle konuşsam pek farklı tepki almadım. Bir boşluk oluştu sanki Şampiyon olduktan sonra. Amaçsızlık var şu an, bir belirsizlik. Ağzımızdan salyalar saçarak oraya buraya şampiyoaannnsalayaan diye saldırmamız lazım geliyor ama yapasım yok.. Bir sonraki hafta maç olmaması ne kadar acı veriyor bu sene, sanırım bu yüzden halsizliğimiz.. Takımı bir daha yeşil sahaların üzerinde taa ne zaman göreceğiz kim bilir..
Önümüzde 3 koca ay var, nasıl geçecek bilemiyorum.
Yarın izinliyim otelde mesela, ne yapacağım onu da bilmiyorum..
Fazla mutluluk iyi gelmedi belki de..
Belki de alışacağız yavaş yavaş..
Neyse, son olarak;

ŞAMPİYONLUK BİZİM !! KUPA BİZİM !!