Başkanın Adamları..

Maçın başlamasına 2 saat kadar var, kapalı %35-40 oranında dolu durumda.. Sofralardan daha kalkamamış millet, anlaşılan o..
Daha alt kat giriş turnikesinden geçip, koridora çıkmamız ile ilk "noluyoruz!?" u yaşatmıştı bize "Başkanın Adamları" zaten, üste çıkmak için el arayan bir taraftarı yaka paça dışarı ataraktan.. Normalde, üste çıkmasını engelledikten sonra yol verirler. Bugüne kadar böyle olmuştur. Zaten taraftar da karşısında özel güvenlik olmasından mütevellit kontra gaza gelme potansiyeline sahip olduğu için, bu adamcağızlar! fazla sert girmezler -yemez- müdahalelerde. -gel gör ki gerginlik anlarında çeviği gören taraftarımız Golden League 100 metre finallerine taş çıkartıyor, neyse.-..





Üste çıkmak biraz sıkıntılı o sıra.. Aradaki kapılar haftalardır zaten kapalı, tek yol iki tane el bulmak yukarıdan ama, yönetim kudurdu hesap diye tutturdu kapmanyası kapsamında bu maça özel ekstra güvenlikler bulunuyor sette ve alt katın en üst sırasında.. Tabi taraftar durmaz, sürekli olarak bir sağ tarafından bir sol tarafından kapalının, alttan üste arkadaşlar transfer ediliyor bir bir.. Bir nevi kanal açıyor taraftar sürekli.. Peşlerinde de ellerinde telsizler ile güvenlik müdürleri.. Emirler gırla.. Alınıp, dışarı atılanlar da aynı şekilde..

Üste çıkanların peşinden koşturmaktan nefes nefese kalmış, kapalı üst setin demirine tutunarak soluklanmaya çalışan bu pancar-müdürleri görünce alt taraftan beste gecikmiyor tabi..
"Yakalasanaa, yakalasanaa üste çıkanı yakalasanaa!"




Biraz sağındayız kapalının, alt bölümde ama üste çok yakın.. Arkadaşlar ile duruyoruz, slogan da bizim taraflardan çıkmış, millet maytap geçiyor güvenlikler ile kendince.. Üst katın ön setinde 3 güvenlik bizim tarafa doğru gülümsüyor millet yakalasana diye bağırırken..
Yakın olmaları sağolsun, ikinci "n'oluyoruz?!" u yaşarken "çok geç kalmış" olmuyoruz.. Eşgallerimizi tut-çıkar birimlerine aktarırken duyuyoruz tepedeki 3'lüyü. "Kırmızı Bereli, Beyaz Şapkalı, Siyah Polarlı.." şeklinde saydırıyor Adamlar'a, az sonra yakalanacağını sandığı grubumuza gülümseyerek..
Küfür söylememiş, protesto etmemiş, el kol yapmamış bizler, sadece yakalasana diye bağırdığımızdan dolayı kaldığımız durumdan ötürü sağa sola dağılıyoruz; kapşonları, montları, şapkaları çıkartarak.. Antep'e başkan olsana melodisi ile söylendiği için yakalamak istemiş olabilirler derseniz, belki mantığa oturtabiliriz bu olayı (!).. Ama gerisi hikaye .. Boş hikaye hemde..
Ha ne oluyor sonra, kapalının kalabalıklaşması sayesinde, alttan üste geçiş trafiğinde yaşanan patlama ile birlikte bırakıyor güvenlik, adam yakalama sevdasını.. Biz de üstteki yerimize geçiyoruz santraya yakın..
...

Bu ufak olay, Cumartesi Kapalı'daki durumun sadece mini-özeti oldu. Hiyerarşik düzende, belli ki başkandan aşağıya doğru müthiş bir fırça kayma furyası yaşanmış, Kapalı'ya göz açtırmayacaksınız emri verilmişti. Gak yapanı, guk yapanı, başkana oynayanı, yeter diyeni, elini kaldıranı alıp götüreceksiniz.. Yoksa biz sizi götürürüz tarzında konuşmuşlardı ...

Ayrıca yine girişte kimlik kontrolü yapan Adamlar'ın(!) ellerinde, medyada yer alan 36 sayısını ikiye -36 taraftar maçlara girme yasağı almıştı haberlere göre-, belki üçe katlayan bir isim listesi bulunuyordu. Belirli bir süre kapsamında, Beşiktaş maçında olay çıkarttığı veya, olay çıkarttığı düşünüldüğü sebebi ile İl Spor Güvenlik Kurulu tarafından cezalandırılmış kişilerin de girmelerine engel olunduğunu gördük. Stada gruplar adına pankart asmak için maçtan bir iki gün evvel isim vermiş -ki bu işler böyle yürüyor- kişilerin dahi listede yer aldığına şahit olduk.. Anladık ki, yönetim bildiği tüm isimleri aforoz etmişti Beşiktaş'tan..

Gizli kalmış enteresanlıklar bunlarla bitmedi.. Taraftarın maç öncesi abilerini anmasını engellemek amacı ile takımlar sahaya çıkana kadar müzik çalan, müzik kes! sloganlarında ufaktan ses arttırma çakallıkları ile gürültüyü bastırmaya çalışan ve taraftarın kafasını ..kerek bir bok yaptığını sananlar da yine o Adamlar'dı.. Aynı Adamlar, maçın bitiminden hemen sonra, yine müzikler ile taraftarı yönlendirmeyi denediler. Başardılar da. 20 dakika kadar çalan müzikler sayesinde, ne yönetime, ne başkana bir şey söylenebildi..Tek yapılabilen, maçın son 10 dakikası içerisinde bir kaç defa çıkan protesto sloganları idi, onlar da cılız kaldı..
Burada dip not; Güle Güle Sana Güle Güle.. şeklinde haylazlık denemeleri Beşiktaş'a yakışmaz. Bizim duruşumuz taraftar odaklıdır. Taşşak geçilecek ise, bunu yapacak sadece taraftar olmalıdır, stadın hoparlörleri değil.


Başkanın Yakın Adamları(!) ise, maçtan sonra yaptıkları açıklamalarda, "takım galip geldi, hala neden protesto var? Anlamış değiliz. Başkanımız süper Beşiktaş'lı, çok çabalıyor, kendisinin yanındayız.." tarzında konuşarak ne kadar ufak beyinlere sahip olduklarını gösterdiler, bizler de bir kez daha ne mal insanlar var ki, sıfatları Beşiktaş'a Yönetici.. Ah Beşiktaş'ım benim, Vah Beşiktaş'ım benim demekten kendimizi alı koyamadık..





Ve Camia bütünleşsin, takım iyi, motivasyon bozulmasın tarzında klişeler ile saçmalayanları okuduk bugün gazetelerde.. Ben bir şey söyleyeyim mi, Camia zaten bütünleşmiş durumda.. Yıldırım Demirören'in gitmesini istemeyen yok bu bütünleşmesi elzem ilan edilen Camia'da.. Bunca şey yaşadıktan sonra, iki güzel skorda "camia, büyük başkan, bütünleşme" ayağında çene yapanda da art niyet aramak gereklidir.. Hatta bu insanlar Ahmet Çakar vari bir itham ile, Beşiktaşlı falan değildir..

Bundan sonrası için de, herkes herşeyi söylemekte serbesttir ama, Beşiktaş'ın kalbi tribünüdür.. Ve o tribün ne yapacağını herkesten iyi bilir.. Madara etmek istediler, ama yemedi.. Bundan sonra da yemeyecek..
!


taksim