Havasından mı Suyundan mı
Maçtan önce iki konu hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Bunlardan birincisi Mehmet Özdilek, Bugün tribünler maçtan önce çağırıp alkışlayınca yerimden kıpırdamadım alkışlamak içimden gelmedi. Beşiktaşlı eski futbolcuların teknik direktörlük yaşamlarını yakından takip ediyorum (edebildiğim kadar) Mehmet antrenörlüğe başladığı dönemden itibaren sürekli bir değişim içinde. Bu değişim oynattığı futbolla alakalı değil tamamen kişilik, hal ve hareketleriyle ilgili. Bir insan nasıl bu kadar değişim gösterebilir inanamıyorum. Bizim Şifo Mehmetimiz zamanla kaybolarak yerine II. Fatih Terim çakması geldi. Sahadaki futbolcularla girdiği dialogları yaptığı mimikleri iyi inceleyin ne demek istediğimi anlayacaksınız. Bu sene de oynattığı futbolla da Bülent Uyguna özenmiş herhalde, eğer rakip seni geçiyorsa tut indir futbol oynamasına izin verme böyle kazanırsak 1 puanı dünyalar bizimdir kafasında. Yazık gerçekten çok yazık...
İkinci konuda yönetimin yıllardır söylemekten dilimizde tüy bittiği bir olayı gerçekleştirmiş olması. Bugün Kartal yuvasındaki bir görev değişikliği ile ilgili bir şeyler duydum belki bu güzel gelişme bundan dolayı olmuştur. Klüp tamamen kendi markasıyla reklamsız 100. yıl formalarını piyasaya sürdü ben de hemen koşup aldım. Forma giymekten hiç hoşlanmam, rahat etmem ama yıllarca istediğimiz bir şey olunca da gidip almamak olmaz.
Gelelim bugünkü Antalya maçına. Yazının başlığı tamamen Schuster için yazdım. Herkesin aksine ben bugün çıkarılan kadroyu beğenmedim. 3'lü orta saha kurup üçü de aynı özelliklerle adamı yerleştirmesi benim tuhafıma gitti. Antalyanın orta sahasını durdurmak için bu kadar sert bir önleme gerek varmıydı diye düşünüyorum hala. Eğer takımda Queresma varsa bu takımın illa ki kanatları kullanması lazım. Queresme sürekli ortaya kaçıp top almaya çalıştı. Auerlio bu takım için çok ağır kalıyor aldığı her topu yana vererek oynaması takıma hiç bir artı sağlamıyor. Bir de Ernst'e bakınca ortadaki fark anlaşılıyor. Bir de Boboya gol kralı olması için tek yapması gereken şeyin yerinde beklemesi olduğunu birisi söylesin artık. Sürekli yanlara kaçarak topu alıp birebir de adam geçmeye çalışması ve becerememesi sürekli izlediğim bir sahne olmaya başladı.
Bir kaç kelime de aynı tribünde olmaktan utandığım adamlar için yazıcam. Bir insan saha da her türlü hatayı yapabilir kendi kalesine gol atabilir kaleciyse elinden topu kaçırabilir ama 90 dk. boyunca bu adama küfretmek nedir? Bu sorunun cevabını size bırakıyorum. Biliyorum bütün cevaplar küfürlü olacak. Ben ettim siz de edin. Çünkü bu adamlar anca bundan anlıyorlar. Üstünde Beşiktaş forması olan adama 90 dk küfret sonra takım gol atıp öne geçince deliler gibi sevin. Beşiktaşa asla küsemem ama gün gelecek Beşiktaşı sadece tvden izlemeye başlıycam çünkü artık dayanamıyorum bir değiller beş değiller her yerdeler.
oneblood
This entry was posted on 26 Eylül 2010 Pazar at 01:29. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0. You can leave a response.
# by B U Z G İ B İ G O L - 26 Eylül 2010 10:43
her yerdeler dediklerin için bir formül bulunmlı. keçiören belediyesi'nin bir zamanlar a takımı diye adlandırılan bir ekibi vardı. mental yapıya ters gelen her türlü hareketi, söylemi yada kişiyi "okşayarak-şefkat göstererek" pasifize ederlerdi. belkide o her yerde olanlarların dilinden konuşmak lazım :) şaka bir yana, bahsettiğin konu tamamen futbol severliğin halen ilkel normlarda işlediğiyle alakalı. ve ne yazıkki bu konudan neredeyse her tribün muzdariptir. elbette BEŞİKTAŞ tribünlerinde farklı prensiplerin ön planda olması lazım ama şunu belirtmeliyim: o her yerde olanlara bu tribün bırakılmamalı...
# by Pamukk - 27 Eylül 2010 13:29
o küfürbazları tek tek yakalayıp kulaklarından tavana asmak lazım
Yorum Gönder