Gündeme Dair
Beşiktaş sezonun ilk maçında İ.B.B'yle açılış maçına çıktı ama bu yazı maç yazısı olmayacak, zaten herkes yazıyor, çiziyor aynı konularda hem gereksiz hem de geç kalınmış bir yazı olur. Maçı izlerken yanımdaki arkadaşıma daha o heyecanı yakalayamadığımı söyledim. Sanırım geçen seneki çifte kupanın yorgunluğunu Mustafa Denizli gibi ben de üstümden atamadım. Benim bütün yıl boyunca atamama gibi bir lüksüm olsa da Denizlinin ligler başladıktan sonra en fazla bir hafta o şansı vardı onu da geçen hafta yedi bitirdi, artık o "aç" Denizliyi yeniden görme sırasıdır. Bu hafta maçtan çok yine bir sürü konu oluştu takımla ve klüple ilgili.
Maçtan sonraki basın toplantısında Denizlinin "türk pasaportlu bir oyuncu alabiliriz." lafıyla gündem başlamış oldu. Bu laftan sonra hemen isimler düşünüldü ortaya çıkan ilk futbolcu da her sene Türkiye'ye dönmek istiyorum diyen Yıldıray Baştürktü. Yıldırayı Eskişehir ve bir takım daha istemiş ama gelmem demiş zamanında, demek ki bu istek Türkiyeye dönmek değil Türkiyede şampiyonluk yaşama isteği. Türkiye de şampiyonluk yaşayanlar hatta yaşamadan Avrupada açık kapı gördü mü koşa koşa gidenlerin aksine Yıldıray artık bu umutlarını Türkiyeye bağlamış. Yıldıray Türkiye'ye geldimi bir takımı şampiyon yapabilirmi evet yapar "senelik şampiyonluk transferleri" çok oldu bu ülkede. Ama Yıldıray Beşiktaşın bu seneki transfer politikasına pek uymayan bir isim. Karşı çıktığım nokta para mevzusu değil tamemen takımın yaş potansiyeliyle ilgili. İsmail, Erhan ve Rıdvandan sonra ben o mevkide Yıldıray yerine Necipi görmek isterim. Takıma tecrübeli maestro lazımsa bu işi Yusuf ya da Nihat çok da güzel yapar.
Demirören Serhat Uluerenin programına konuk oldu bu hafta başı bakalım yine neler döktürecek diye izlemeye başladık başkanı. Programın ilk bir saati çok uysal durmaya çalışsa da yine birşeyleri içine atamadı birilerine giydirdikçe giydirdi. Takıldığım ilk nokta Levent Erdoğan konusu. Levent Erdoğanın klüpte asbaşkan olduğunu başkan bilmiyor mu acaba da sürekli ikaz etmek zorunda kalıyor. Bu söylemlerin ilk ya da son olmadığını o da biliyor ama sadece tvden eleştirmekle kalıyor. Levent Erdoğan yönetim kuruluna kimin ricasıyla torpiliyle katıldı da sadece derdini biz çekiyoruz "sayın" başkan.
Bir diğer mesele de Delgado. Başkan kimsenin bilmediği bir şeyi açıkladı programda. Eğer Delgadonun sözleşmesi dondurulursa ocakta tekrar kadroya giriyormuş kurallara göre, o zamanda 9 yabancı oluyormuş kadroda. Şimdi soralım başkana: Eğer tekrar kadro oyuncusu olacaksa Delgado ocakta tekrar dondurmayı neden aklınıza getirmiyorsunuz? Oyuncu "ben düzeldim ne dondurması" derse herhalde yine Levent Erdoğanı şikayet ettiğiniz gibi tvden anca bize şikayet edersiniz. Yıllık ücretimi verin dondurayım diyen futbolcu sağlam sağlam oturmasını da bilir herhalde. Delgadonu kötü oynamasını geçen seneki sakatlığına bağlarken neden sakat oyuncunun hisselerini Ülkerden fahiş bir fiyata aldınız? Şampiyonluğa giden takımdaki oyuncuların psikolojisi bozulmasın diyorsanız Cissenin ne günahı vardı?
Programdaki bir diğer mesele Divan Kurulu Toplantısın da açıklanan sırta reklam yerine Kızılay yazılması olayı. Başkan ve karısı kafa kafaya vermiş Beşiktaşı sosyal olarak daha yukarıya taşımaya karar vermişler. Unutmadan söyleyeyim bir proje de "kadınlara özel deplasman otobüsü"(valla ne yaratıcı ne yaratıcı). Başkan Beşiktaşın sırta alınacak 2-3 milyon dolar değerindeki reklama ihtiyaç duymadığını söyledi. Kapalının çatısındaki Telekom reklamından 10 milyon dolar kazanıldı da bizim mi haberimiz yok. Barcelona formasına Unicefi alırken gelirinin yüzde üçünüde Unicefe bağışlama kararı almıştı. Bu katkı formasına Unicef yazmasından daha önemli. Demirören ailesi Kızılayın gizli bağışçıları arasındaymış keşke şimdi de böyle kalsaydı. Formanın sağına soluna reklam alınmasından rahatsız olan başkan takımın adının önüne cola turka konmasından neden bu kadar rahatsız olmuyor acaba. Sorular sorular insan içinde cidden boğuluyor aklı karman çorman oluyor mantıklı bir yere de koyamıyor.
Bugün sabah aldığımız bir haberse en kötüsü oldu bizim için. Televizyon tarihinin efsanesi Bizimkilerin katili, harbi Beşiktaşlı Aykut Orayın ölüm haberini aldık. Arabasını parkederken her seferinde çöp bidonlarını yıkıp apartmanın yöneticisine gelişini haber veren, elinde katiliyle yürürken yeri inleten adamı unutmak mümkün değil. Onun söylediği gibi "vatandaşa car curt yok."
oneblood
This entry was posted on 11 Ağustos 2009 Salı at 23:54. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0. You can leave a response.
Yorum Gönder