"Süper Kupa" Maçının Ardından...
Bu akşamki maçın final havasında olmayacağını o heyecanı yaratmayacağını aşağıdaki postta nedenlerimle açıklamıştım. Maçı sezon yaklaşırken önemli bir hazırlık maçı olarak izlemek daha keyifli oldu, eğer bir derbi havasında olsaydı ve ben o gözle izleseydim ayrıntıları bu kadar net takip edemez eksikleri gedikleri güzel hareketleri kim nerde ne zaman yapmış algılayamazdım, çünkü heyecanı yüksek maçlarda bu dünyadan kopup başka alemlere gidiyorum. Maçı olimpiyat stadında değil arkadaşlarla cafede yayıla yayıla izlemenin keyfini yaşamak gecenin başlangıcı için güzel bir açılıştı. Maçın teknik analizine girerken isimler üstünden gitmenin daha faydalı olacağını düşündüm.
Beşiktaş sahaya beklediğimden farklı bir ilk 11le başladı hele Mustafa Denizlinin Holoskoyu kesmesi çok şaşırttı beni stoper'de Toramanla başlayıp yabancı kontenjanından Holoskoyu yemez diye bekliyordum, eğer bu maç lig için son kadro denemesiyse kimin makas yiyeceği belli oldu.
Kalede Rüştü hem uzaktan hem de birebirlerde çok üstündü kafa olarak maça kendini çok iyi hazırlamış, hep büyük maçlar öncesi bahaneler üretip kaçtığını söyleyenlere iyi bir cevap vermiş oldu, o sesler bu maçtan sonra kesilir herhalde! sadece ikinci golde reflekslerini kullanmadı ama son hatalı kişide oydu golde. Maçın başında topu ayağından çıkarmak yerine Guizaya çalım atma denemesi ona bir ders olmuştur, tecrübe dediğimiz şey kaç yaşında olursan ol böyle kazanılıyor.
Defansın ortasında Ferrari ve Sivok kısa zamanda aralarında bir bağ oluşturmuşlar, bu kadar kısa zamanda bunu başarmışlarsa bir takımın şampiyonluk yolundaki en önemli ikilisi olma yolunda hızlı adımlar atıyorlar. Ancak takım ileri çıktığında en sonda kim kalacak bunu iyi organize etmeleri gerek bir kaç pozisyonda bu kafa karışıklığına neden oldu.
Sol bek de İsmail yine kendine hayran bıraktırdı, ikinci yarıdaki bir pozisyonda çizgi boyunca üç fenerliyi peşine takıp onları sürüklemesi yıllardır sol bek hasreti çeken bizlere ilaç gibi geldi. Kamp dönemini iyi geçirmenin meyvelerini toplama vakti gelmiş. Sağ da Erhan joker olmaya devam edecek gibi İsmail gibi o kanadın vazgeçilmezi olamaz bu sezon. Ekrem iyileştiğinde formayı geri alır ama Erhan kendisini gösterebildiği bu zamanlarda denemeyi bırakmamalı "gene dene gene yenil bu sefer daha iyi yenil". Rıdvan son anlarda görev alınca 17 yaşındaki çocuğun Beşiktaş forması altında neler hissedebileceğini düşündüm bir an empati kurarken benim bile dizlerim titredi masada ama biz hep o masada oturcaz Rıdvan o formaya alıştıkça açılacaktır bundan eminim.
Orta sahada iki vatandaş Ernst ve Fink burası bizim çöplüğümüz kimse ötemez moduna çoktan girmişler, yanyana oynayacak iki adamın aynı dili konuşması birbirlerini anlaması gerekliliğine çok inanırım. Fink maç boyunca özellikle de Alexe yapışık oynadı o yüzden yerinden pek çıkmadı ilerde görev alma sırası Ernsteydi bu maç, bir şut denemesinde top defansa çarpıp korner olmasa gole de çok yaklaşmıştı. Yedekleri Uğur benim çok şey beklediğim oyunculardan birisi ikisinin sırayla dinlenmesi gereken yada kart cezasına takıldıkları maçlarda Uğur şimdilik görev alır ama normal şartlarda bu ikili bozulmaz.
Tello çoğu kişiye göre ilk yarı iyi işler yapmış olsa da benim için bugün takımın en kötüsüydü ben ilk yarı sonunu beklemem daha önce çıkarırdım onu çünkü kafasının başka yerlerde olduğu belli oluyor. Bu takım eğer on numarasız oynayacaksa ileriye top taşımada en büyük iş Telloya ve kanat oyuncularına düşüyor. Yusuf ileri çıkışlarda bugün hep yalnız kaldı ağır olmasının dezavantajına yakalandı hızlı ileri çıkışlarda takımı yavaşlattı o hızlanmaya çalıştığındaysa etrafında kimseyi bulamayıp belli bir yere kadar koşabildiği için takım arkadaşlarını bekledi ve pozisyonlar hep sete döndü (basketbol tabiri oldu farkındayım).
Bobo eğer benim takımımın forveti olsa ona özel antreman uygularım her gün, bu kadar kilolu ve ağır forvetle takım gol bulamaz. Oyunda bazen 3lü forvete döndüğümüzde Bobonun yeri o üçlünün sağı solu değil ortası olmalıdır. Nihat geldiğinden beri kafamdaki şablon bu akşamkinden farklı solda tello sağda nihat ortada bobo. Bobo orta açan değil ortalara kafa vuran adam olmalı. Nobrenin bu akşam en beğendiğim özelliği Bobonun ve Bilicanın sarı kart gördüğü pozisyonda takım arkadaşını hemen korumaya çalışıp olaya müdahil olmasıydı. Bizim eski kaptanlar takım arkadaşları tartaklanırken tacı nereye atsam diye düşünenler adamlardı. (ismi lazım değil siz anladınız).
Maç yazısı biraz uzun oldu farkındayım ama bu yazı hem de genel ve son bir bakıştı Beşiktaşla ilgili. Artık lig başlıyor her hatanın kolay telafisi yok. Bu akşam hazırlık maçlarının skorlarına üzülmediğim için güzel futbola sevindim özlediğimiz şeyler geri dönüyor sanırım.
Ps: Yazı için seçtiğim fotoğraf neyi temsil ediyor çok açık. O konuya hiç girmedim çünkü "futbolun adaleti olmaz" lafını çok yaşadık.
oneblood
This entry was posted on 3 Ağustos 2009 Pazartesi at 01:42. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0. You can leave a response.
Yorum Gönder