Uefa Final 2009 Anıları...
Semtten vapurla kadıköye geçerken, CL finaline nazaran daha sönük bir maç geçer diye tahmin ediyordum. CL finalinde "maç öncesi ortam" yerine "maç öncesi yolculuk" etabına tabi olduğumuzdan dolayı liverpool taraftarı ile fazla kaynaşamamıştım, intikamımı almak istiyordum aslında :)
Kadıköy meydanı saat 5.5 itibarı ile dolmaya başlamış görünüyordu. Üzerimde Beşiktaş antreman forması, arkadaşımda beşiktaş kaşkolu, sağ sol dolanırken ilk takımdaşımıza rastladık. Bizim semtin, yaşı kemale ermiş abilerinden biriymiş gibi duruyordu, kime benzettim bilemiyorum ama birine benzetip, oo dayı nabıyon kıvamında elini sıktım. Dayının; Biz almanyadan geldik aha bunlar da hanselle gratel -tabiki isimler uydurma ama elemanların gerçek isimlerini hatırlayamıyorum. :) - şeklindeki ilk açıklaması ufak bir dumura sebep olduysa da, direk almanlarla haftasonu oynanacak derbi maçın muhabbetine girip, final konusundaki iyi dileklerimizi ileterek yeni tanışmalara yelken açtık..
Asıl amaç şaktarlılar ile konuşup kaynaşmaktı ancak, bulunduğumuz iskele bölgesi daha yoğun olarak Werderli taraftarlar ile doluydu. Bazıları Beşiktaş'ı tanıdı, bazıları logoya baktı baktı çözemedi.. İçi atkı dolu zabıta aracının yanından geçip, bir grup Werder'liye haftasonu oynanacak maç ile ilgili konferans verirken, bizimkiler zabıtadan atkı istemeyi düşünüyordu, karar dönüşte isteyelim, verirler lan.. şeklinde çıktı. 20 Dakika sonra stad çevresinden yine iskeleye yönelişimizde aynı zabıta aracını bulamamamız canımızı sıktı. 1.5 saat olmuş, hala bir "Sadece Şaktar" atkısı bulamamıştık.
Neyse ki tesadüf sonucu iskelede, tek kat güzel bir şaktar atkısı bulabildik. Yemeğin ardından Kurbağalı dere çevresinden dönüp, fenerium tribünü arkasında biletlerimizi de aldıktan sonra vakit geçirmeye başladık. Gün boyunca isteyip, hiç gerçekleştiremediğimiz şaktarlılarla atkı değiştirme olayını kovaladık, beceremeyince korsan forma satanlarla kanka olup satışa başladık. Sloganları tahmin etmek zor değildir, görüp geçen olduysa eğer; evet o zırtapozlar bizdik :)
Korsancıdan alınan şaktar forması ve atkısına, bendeki şaktar atkısı da eklenince -tipi de saymazsak, çünkü bildiğin türk tipi- ukraynalı gibi görünüyorduk. Birkaç kişinin heey i love you lucescu şeklindeki yaklaşımlarının hemen ardından, türkmüş lan bunlar ! diye şaşırmaları bizi bayağı güldürdü..
Bilet işi peşimizi gittiğimiz hiçbir maçta bırakmıyor. Yine dostlardan gelen telefonlar, boştaki biletler vs. şeklinde haberler alıyorduk. Ama tam 4 No'lu kapı girişinde birbirinden koparılmamış 3 tane bileti yerde bulmamız fazla geldi bize..
Aynen geri çıktık tabi, satarız lan atkı paralarını çıkartalım diye, nitekim abi antepten geldim bokunu yiyem diye peşimize birisi takıldı daha 1. dakikada. Al hadi tamam dedik, verdik biletini.. Dünyanın en şanslı adamıydı belki o an için. Kalan iki biletin bir tanesini 10TL'den, bir tanesini de 25TL'den verip atkı paralarımızı çıkarttıktan sonra stada girebildik.
Stad için söylenebilecek çok şey yok. Hayatımda ilk kez böyle bir tribüne girdim diyebilirim. Samiyen'in de protokolünden maç seyretmişliğim var ama, Aziz Yıldırım'a helal olsun, çok deli olmuş içerisi.
Bulunduğum tribün biraz sosyetikti. Dolayısı ile Guiza'nın işediği klozete işeyebilme -o çıktı ben girdim-, Mustafa Doğan'ı, Aykut Kocaman'ı, Fırat Aydınus'u -spor giyim, Werder-Şaktar atkısı-, Yunus Yıldırım'ı, Cüneyt Çakır'ı, adını çıkartamadığım tamamen dazlak bir hakemi daha görebilme, Ali Gültiken ile foto çektirebilme şansım oldu. Özellikle ikinci yarısında rezalet bir futbol oynanan final'in en güzel yeri olan seramonide, Luce'ye iki üc adam uzaklığında olmak çok sevindiriciydi. Ben o uzaklıktan Beşiktaş Atkımı gösterirken, Protokol tribününün diğer bölümünde olan bizim arkadaşlar da elini sıkma şerefine vakıf olmuşlar, tebrik ederiz. Seramoniyi, fenerium tribününde holigan misali koltukların üzerine çıkıp, arkamda seyreden Cüneyt Çakır ile, Cüneyt Hocam derbiyi alma şansınız nedir sorusuyla başlayan kısa bir muhabbetimiz de oldu. Kendisi sürekli gülümseyerek cevap vermesine rağmen, ser verip sır vermedi. Zaten yönetmeyecek, hakem de belli oldu. :) Fırat Aydınus'u bir kez daha görebilseydim, kesin foto çektirirdim.. Ama göremedim.
Stada girerken, ilk arama noktasından hemen önce, sırtımda yazan Beşiktaş JK 'yi görüp Fabian Ernst muhabbeti yapmaya çalışmıştı bir taraftar. Hemen O'nun arkasında, Ernst'i tanıdığını söyleyip yarın buluşacağını da ekleyen bir abimiz çıktı Werder'li.. Oradaki kargaşada kendisini kaybetmiş olmama inanamadım maç boyu. Biraz daha konuşmak, en azından bi seviyoruz seni mesajı yollamak çok istiyordum, ama olmamıştı. Maçtan sonra avrupa yakasına geçip asıl semtimiz taksime geldikten sonra, İstiklal'in girişinde aynı abiyi görmek hem şok etti, hem çok sevindirdi. Kendisi de beni tanıyınca, kısa vadeli koyu bir Ernst muhabbeti yapmayı başardık. Sevgilerimizi ilettik, iyi oynamasını devam ettirmesini istedik ve ayrıldık. Yaşlıca olmasından mütevellit acaba Ernst'in babası mıdır dedik kendi kendimize ama, bize Ernst benim arkadaşım diye tanıtmıştı kendisini, emin olamadık.
Yine maç öncesi iskele civarında, uzaktan üzerimizdeki Beşiktaş materyallerini görüp gelen ve bizimle yarım saat kadar Beşiktaş muhabbeti yapan Cristoph ve arkadaşı da, Biletix'i tarif etmemize rağmen bilet alamamışlar bu sabah öğrendik telefonda. Maça gelmek için dönüş biletlerini Pazartesiye alan bu meraklı iki alman gencini büyük bir ihtimalle mabedimizde ağırlayacağız Pazar günü. Bilet işini bir şekilde çözdükten sonra, onlar sürekli bağırıyorlar, zıplıyorlar.. Görmek istiyoruz dedikleri tribüne, canlı tanık olacaklar.. Hele bir de erken yazarsak golü, her hafta gelirler artık Werder'i bırakıp..
Neyse, çok uzattım.. Resimler ile bitiriyorum. 2. yarı itibarı ile şarjı biten 5mp'lik telefonuma da inceden saygılarla. (!) Kupa seramonisi VGA kameranın çekebildiği kalitede çıktı, özür dilerim bu yüzden..
Yeni bir finalde görüşmek üzere :)
taksim
This entry was posted on 21 Mayıs 2009 Perşembe at 12:12. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0. You can leave a response.
# by stalker - 21 Mayıs 2009 17:25
ne lan bu, senaryo gibi :)
# by taksim - 21 Mayıs 2009 17:47
Maçın öyküsü çekilirdi resmen dünki gördüklerimizden..
Kadıköyden kalkan beşiktaş vapurundan yabancılara el sallayan öğrenci grubunun bir anda Beşiktaşlı taraftarlar'a dönüşerek önce "..amı ye fener", sonra iskele ile "siyah beyaz" çekmelerini eklemeyi unutmuşum..
daha da vardır unutulan da neyse. :)
# by natura horror vacui - 21 Mayıs 2009 18:00
yazı çok yakışıklı olmuş da, bir şeyi çözemedim, birine de katılmadım: öncelikle o alman dayıyı bulup da ernst'le buluşana kadar nasıl takip etmediniz, çözebilmiş değilim:) katılmadığım nokta ise maçın ikinci yarısında rezalet futbol oynandığı. şahsen şaktar'ın oyununa hasta oldum ikinci yarı. özellikle srna ve orta sahadaki keltoş polonyalı -lewandowski sanırsam- muazzam oynadı. sol açığını -william mı, wilian mı yoksa- da çok beğendim şaktarın. televizyondan öyle gözüktü en azından, tribünden farklı gelmiş olması doğaldır.
# by taksim - 21 Mayıs 2009 18:20
Öncelikle teşekkürler :)
Alman dayıyı buluşumuz, maçtan sonra gece 1-2 sularına rastlıyor. Taksim meydanında, yanımızdan geçerken nice game, yea diyerek omzuma dokunması, 2 3 adım sonra benim yanımdakine hasktr lan bu herif oydu deyip peşinden geriye koşmamız ve sohbete başlamamız şeklinde gelişti mevzu. Daha sonrasında yakasına yapışmamız yakışmazdı Beşiktaş taraftarına.. Zaten yarın buluşacağım demişti, sabaha kadar abi beni de götür diyemezdik :)
Maçın ikinci yarısı konusunda çok iddiam olmayacak. aslına bakarsak benim rezalet oyundan kastım pozisyon bolluğuydu. Final izliyoruz sonuçta, bol gol bol pozisyon seyretmek istiyor insan. ama bu kapalı werder defansını delmeye uğraşan -özellikle oyunun belli bir bölümünde- şaktar takımına bok attığımız anlamına gelmeye, yoksa luce çarpar bizi..
Hak ettiler, aldılar..
Helal ola :)
Yorum Gönder