Yapar Mısın Gerçekten ?
Güzel, güneşli bir gündü, gökyüzünde ışıldıyordu güneş.. Dibi sahile varan iki yanı seyrek ağaçlar ile kaplı çift şeritli yola dikmişti gözünü, ta Yıldız yokuşunun tepesinden inmeye başlarken.. Üzeri açık otobüsün üzerinden selamlıyorlardı arkadaşları ile beraber taraftarları.. Alışıktı böylesi bir coşkuya aslında daha önceden.. Ne güzel diye düşündü.. Keşke her yıl yaşasak!..
Mabedin içindeydi şimdi.. Ortalık öyle güzeldi ki.. Sağı solu süslemiş Siyah-Beyaz balonlar vardı nereye baksa.. Güneşin o sarı ışığında parlayan yemyeşil çimlere baktı uzun uzun iki yedek klübesinin tam ortasında dikilerek, geçen bir yılı düşündü.. Topaç gibi ufak ellerini önce büyük göbeğinde gezdirdi, sonra ceplerine soktu.. Derince aldı oksijeni ciğerlerine..
Benim Eserim dedi kendi kendine ve yuvarlak hatları belli olmayan toparlak suratından, yeni yaptırdığı dişlerini de gösteren bir sırıtma fırlattı karşısında durduğu Kapalı Tribün'e doğru..
Tek tek futbolcular çağırıldı, numaralı tribünün önüne kurulmuş, iki sıra basamak ile yükseltilmiş önünde ve üzerinde dev Beşiktaş logoları bulunan Kupa Standına.. Yönetim kurulu okunurken, sırasını bekledi sabırsızca..
Tüm isimler okunmasına rağmen, herkesten yakın durduğu büyük hoparlörlerden adını duyamadı.. Günün en sabırsızı O'ydu kuşkusuz, üzerine giydiği siyah takım elbise izin verse, çimlerin üzerinde sevinçten yuvarlanabilirdi bile..
Tüm kadro tamamlandı bu düşünceler arasında, kupa teslimi için Başbakan da anons edildi..
Bir terslik var! diye homurdandı kendi kendine.. Bulunduğu yerin hemen sağ tarafında kalan protokol tribününün alt bölümündeki merdivenlere yöneldi hızlıca.. Hızlı adımlarını, yeni boyattığı siyah mokasen ayakkabılarının koşarken çıkarttığı takırtılar izledi..
İnanılmaz bir gürültü olmasına rağmen ortamda, yere vura vura koşturduğu ayakkabılarından çıkan ses, öfkesinden beynine vuruyordu sanki..
Kendi ismi neden okunmamıştı!..
Yanına vardığında, stad spikerinin arkası dönüktü.. Çimlere inen merdivenlerin en üst basamağındaydılar şimdi.. Sağ elini spikerin omzuna attı sertçe ve kendine çekti.. Nefes nefese kalmıştı, ağzından tek kelime çıkabildi spiker O'na döndüğü zaman..
-Neden ?
Kendisininkinden daha pis bir gülümseme aldı spiker'in yüzünü, ama cevap vermedi soruya.. O sırada büyük bir gürültü koptu arkada, Kaptan kupayı kaldırdı, bütün stad inledi Şampiyon Beşiktaş diye..
Bir hamle ile spikerin elindeki mikrofona atılmak istedi.. Sesini duyurmak istiyordu, yeniden o çimlerde "İmparator" olmak..
Üst merdivene adımını atarken destek amacıyla kullandığı sağ ayağı kaydı basamaktan bir anda.. Yukarıya doğru yaptığı hamlesini, aşağıya doğru ivmelendirerek çevirmişti bu ayak kayması bir anda.. Toparlayamadı koca cüssesini, sırtı üstüne merdivenlerin üzerine düştü, ensesini basamağın köşesine çarptı akabinde..
Küt!..
Uyandığında terlemişti.. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştı, uyanmadan hemen önce kafasını çarptığı, yatağa paralel bir karış mesafede duran kahverengi komidine dikti gözlerini bir süre, nasıl çarpmayı başardığını anlamaya gayret etti..
Kendine yavaş yavaş gelirken, rüyalar! diye söylendi.. Son bir kaç haftadır benzer rüyaları görüyordu.. Takımın başında Şampiyon oluyor, ama kupayı göremiyordu veya vermiyorlardı O'na..
Aynı komidinin üzerinde, içinde bir yudumluk alkol kalmış viski bardağına göz gezdirdi.. Sabaha karşı uyuya kalmıştı yine, üzerinden iki gündür çıkartmadığı kolsuz beyaz atleti, yağlarını saklamayı beceremiyordu.. Doğrulup yatağın ayak ucundaki aynadan baktı kendisine.. Üzerine yattığından dolayı şekli bozulmuş kulak üzerinde bulunan saçlarını düzeltmeyi denedi, düzelmediler, uğraşmadı..
Yerinde doğruldu, yatağın yanındaki komidinin üzerinden viski bardağını aldı, bir yudumluk kalmış J.B.'sini bardağın içinde iki tur yuvarladı ve mideye indirdi..
Haftasonundan buyana sinirlerine hakim olmakta zorlanıyordu.. Kendini kontrol etme konusunda sıkıntılar yaşadığından dolayı, değil medyaya konuşmaya, dışarıya çıkmaya bile korkar hale gelmişti.. Oysa O'nun için hafta güzel de başlamış sayılırdı. Bir hafta öncesinden anlaşmıştı yeni takımı ile.. Kalbinde olduğunu iddia ettiği ama artık kendisinin bile emin olamadığı Siyah-Beyaz'lı takıma bir daha resmi görevli sıfatı ile giremeyeceğini biliyordu, girmek istediği de söylenemezdi aslında.. 1.Ligin yeni, ikinci Siyah-Beyazlı takımına olur demişti menejerlik için.. İşler düzeliyor gibiydi kendisi için ama, iddia ettiğinin tersine de Beşiktaş Şampiyonluğa gidiyordu.. Niye olduğunu aslında kendisi de biliyordu ama, yine de söylediklerine pişmanlık duyuyordu heralde, kendi de emin değildi..
Düşünceler içinde salona geçti.. Saat öğleden sonra 5'e geliyordu.. Boşalmış bardağına, Tv koltuğunun hemen yanındaki tezgahtan yeni bir duble doldurdu, koltuğa oturdu.. Digiturk'un kumandası ile boş boş oynadıktan sonra tuşa bastı.. Tv açılırken "Kendimi ..tiricem pehh.. " diye söylendi.. Yüzü asıldı..
Denizlispor - Beşiktaş maç öncesi programı vardı ekranda, maça 3 saat kadar vardı.. Şampiyonluk arifesi olduğundan, son şampiyonluğun anısı olarak 100.Yıl kutlamalarını göstermeye başladı yayıncı kanal.. Kendisini gördü o yeşil çimlerin üzerinde Kapalı'yı selamlarken.. Utandı içinde oluşan hislerden ötürü..
Bardağından büyükçe bir yudum aldı.. Daha tam olarak ayılamamış kafası, boğazından aşağıya doğru her hücreyi yaka yaka inen o alkolün etkisi ile kısa sürede yeniden uyuşmaya başlayacaktı.. Maç saatine kadar sızarım diye düşündü, Viski şişesinin yanında unuttuğu cep telefonunu elinde aldı, kaba hareketler ile kapat tuşuna bastı ve kapattı..
Yarı dolu bardağı kafasına dikti ve oturduğu koltuğun yanındaki sehpaya bıraktı..
Gözlerini kapatırken kendi kendine söylendi..
"Şampiyon olursa Beşiktaş ...tiririm kendimi.."
"Şampiyon Beşiktaş, ..tin sen beni.. "
taksim
*gerçek ile alakası yoktur.
This entry was posted on 28 Mayıs 2009 Perşembe at 00:38. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0. You can leave a response.
# by mit - 28 Mayıs 2009 08:50
Hikaye tadındaki bu yazını büyük bir keyifle okudum. Eline sağlık...
Yorum Gönder