Çalışma dolayısı ile maçın 4. dakikasında tribüne giriyorum.. Kapalı tribün, bildiğin aynı insanlar..
Numaralıya girecektim aslında, ama arkadaşın telefonunu kırması, baş rol oynadı yine kapalı tribüne yönelmemde.. Giriyorum trbüne.. Kapalı altın aramalarından geçiyorum, sağda üste çıkış için her zaman açık olan kapılardan ilerliyorum yerime doğru..
Tahmin edilebilir atmosfer.. Bir uğuldama var çıkarken merdivenleri tribüne doğru.. Kutunun ortasından soluna doğru ilerlerken bir an ortada kalıyorum, neyse ki sıyrılıyorum.. Devam ediyorum ve olayları anlamaya çalışıyorum..
Kapalı zaten karmakarışık.. Açık açık yazacağım.. Kutunun önünde, alenin ve harunun durduğu o seti ele geçirmeye çalışanlar var. Göt ister orayı almak, harbiden fena göt ister.. Öyle eski açıklardaki set kavgalarına, kenarlardaki amigoluklara benzemez Beşiktaş'ın ruhunun kaynağı.. Nitekim vermiyor da kutu, setini.. Mücadele ediyor ve kazanıyor..
Bakıyorum maçın devamında, önümde maç seyredenler Beşiktaş'lı değil, Milan'lı..(artık sen anla hangi takımlı..) Hani bilmiyorum bilir misin, çevik kuvvet bir müdahale yapmadan önce dizilir karşında, ananı belleyecem senin der o duruşu ve memurların bakışı ile.. Aynen öyle bir duruşu var Milan'lıların..(!)
Hani neresini anlatsam, neresini çözmeye uğraşsam bilemiyorum şu an.. Yönetim karşıtı bağıranları susturmak veya yönetim karşıtı bağıranları "öldürmek" daha doğru deyim olacak bu milanlılar için.. Tahmin etmek zor değil; en büyük saldırıyı da bizim olduğumuz bölge yedi.. Sebep; yönetim aleyhinde bağırmak..
Tabi bakıyorsun.. Gözlerin hemen belli yerlere kayıyor.. Beraber deplasman yolculukları yaptığın, seti kaybetmesinler diye mücadelelerine ortak olmayı teklif ettiğin, her daim dış dünyaya karşı yücelttiğin insanları arıyosun yanında.. Başka kimi arayacaksın? Ananı mı ? Babanı mı ? .. Ama kafanı sağa çevirdiğinde, yüzüne bakmayı bırak, gözlerini kaçıran; kutuya Beşiktaş!!! Beşiktaş!! diye tezahürat başlattırmaya çalışan "aynı" insanları görüyosun..
Gerçekten Beşiktaş'ı, Beşiktaş'ın değerlerini, cüzdanlar uğruna ölümüne kavga eden insanlara karşı korumaya çalışırken başına gelenlere bak.. Kendin düşün, ne istersin şimdi bu durumdan? Hangi tarafa baş koyarsın bir sonraki maç arifesinde ?
Yazık değil mi kutudan ağlayarak maçı terkedenlere ? Yazık değil mi o doğruyu savunan Beşiktaş taraftarına ? Yazık değil mi öldürülesiye dayak yiyen o zavallı Beşiktaş'lılara..
Yazık tabikî..
Peki umursayan ? ...
taksim
This entry was posted on 4 Ekim 2009 Pazar at 03:45. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0. You can leave a response.
# by B U Z G İ B İ G O L - 5 Ekim 2009 00:33
açıkçası nelerin olduğunu merak ediyorum... ankara'da ekranın karşısından ancak tahmin yürütebiliyorum... paylaştıkların insanın canını sıkıyor, umarım daha vahim sahneler görmeyiz!
# by taksim - 5 Ekim 2009 16:26
o kadar moralim bozuk ki şu iki gündür..
denizliyi yendik mi diye soruyorum kendime gerçekten ? maç çıkışı dolmabahçe yolları da aynıydı.. İnsanlarda çıt yok. Halbu ki Beşiktaş uzun zamandır gol attı, hatta kazandı..
Şahit olunulmaması gereken bir çok sahne vardı orada, bizim tribünümüzde.. Ve bir kez daha, bildiğimiz bir çok doğrunun; aslında yanlış olduğunu öğretti o tribün bize..
Yorum Gönder