Hem Topu Hem de Parayı En İyi Takip Eden Adam…


Haftalardır Sergen hakkında ben de birşeyler yazmak istiyordum. Geçmiş zamanlarda yavaş yavaş bu kişiliğe bürünürken Sergene katlanabiliyordum ama artık televizyonda gördüğümde kanalı değiştiriyorum çünkü sinir katsayım artıyor. Bunları başkası söylese umursamaz geçerdim ama bu lafları eden Sergen olduğu için hem üzüntüm bin kat artıyor hem de sinirden yerimde duramıyorum. Bu üzüntü ve sinirle sağlıklı bir yazı yazamayacağım artık apaçık belli oldu. Bugün Özcan Sapan abimiz "Nouma, İlhan ve Sergen" başlıklı bir yazı yazmış benim kurmak istediğim tüm cümleleri kurmuş, sizinde okumanızı istediğim için paylaşmak istedim.

Nouma,İlhan ve Sergen


Nouma, İlhan ve Sergen; Beşiktaş’ın yakın tarihine tanıklık yapmış, önemli işlevler üstlenmiş, kimi altyapıdan yetişmiş, kimi başka takımlardan transfer olmuş veya başka ülkeden gelip gönülleri fethetmiş bu üç isim neden farklı algılara sebep oluyor… Bir dönemler bizim için çok anlamlı olan ve ismini stadyumda haykırırken gırtlağımız yırtılana kadar bağırdığımız, bu üç isim şimdi Beşiktaşımızın neresinde yer alıyor… Evet, neden bu üç isim ve nedir farklı duruşların, farklı nedenleri. Neden biri susarken, biri amigoluğa soyunurken, en derinimizden gelen fırsat buldukça bize küfür ediyor. Bu durum sadece “yorumcu”, “duruş” olarak veya “dargınlık” olarak mı açıklanmalı yoksa bir ahlakı sorunla mı karşı karşıyayız?


Fransa’da Doğdu Beşiktaşlı Oldu…

Pascal Nouma, ne Fransa'da doğmuş olması ne de önceleri başka takımlarda oynuyor olması geldiği noktayı asla değiştirmez, o yediden yetmişe bütün Beşiktaşlıların gönlünü kazanmıştır. Her maçta; basket, futbol demeden Beşiktaş’ın olduğu her yerde o vardır. Beşiktaş’a olan sevgisi tarif edilmez, bizim de ona olan sevgimiz asla tarif edilemez….

İmansız…

İlhan Mansız, önce Samsunspor, ardından Galatasaray’la anlaşmasına rağmen Beşiktaş’ta oynamayı tercih etmiştir… Başarılı bir kariyer… Sakatlık, şanssızlık derken Almanya, Herta Berlin ardından Ankaragücü. Ve Ankaragücü formasıyla Beşiktaşa gölü bile var! Ardından yine şanssızlık, yeniden Almanya 1860 Münih ve istemeyerek biten fotbol yaşamı… Beşiktaş’ta iyi-kötü günleri mutlaka olmuştur… Takımdan kesilmiştir, başarısız olmuştur… O günleri hatırlarım… Herkes hatırlar… Kral şimdi suskundur… Sessiz ama derinden Beşiktalıdır yine…. Onun Beşiktaş’a olan sevgisi tarif edilemez, bizim de ona sevgimiz tarif edilemez…

Kol kırılsın yen içinde kalsın demiyorum tabii ki. Ama herşeyin, her işin bir zamanı ve şekli olduğunu düşünenlerdenim… Bir sorun yaşanmışsa, o sorun çözülmeli, konuşulmalı, anlatılmalı… Ama her önüne geldiğinde topa vurur gibi sorunu tekmelemek kime ne kazandırır. Veya her gece televizyon ekranlarından küfüre teşne olmak kime ne kazandırır. Bu durum bir “kırgınlık” veya başka bir şey olarak algılanbilir mi?

Kimden mi bahsediyorum; belli değil mi?

Hem Topu Hem de Parayı En İyi Takip Eden Adam…

Sergen Yalçın, 19 yaşında Beşiktaş’ın orta sahasındaki müthiş sol ayaklı, gelecek vaad eden futbolcusuydu. Beşiktaş’ta aralıksız 5 yıl forma giydi. 1996 yılında Beşiktaş yöneticisi Uğur Ekşioğlu ile tartışınca takımdan ayrıldı.

Beşiktaş’tan ayrıldığında Türkiye’yi trilyon ile tanıştıran transfere imza attı. Cem Uzan 1 trilyon’a Sergen Yalçın’ı İstanbulspor’a transfer etmişti. Sergen Yalçın, parayı veren düdüğü çalar misali dolaşmayı sürdürdü… İstanbulspor macerası 2 yıl sürdü.

İstanbulspor’dan ayrıldı ama bir başka işadamının projesine dahil oldu. Anlaşmalı seyahat başlamıştır. Bir anlamda “kültür” gezisi… Ama bol paralı bir gezi bu.

Adını Jetpa konutlarıyla duyuran, Siirt’e bir otomobil fabrikası kuracağını açıklayan Fadıl Akgündüz, ilk önce Siirt Jetpaspor’u yeniden yapılandırmaya girişti. Fadıl Akgündüz futbola büyük paralar yatırırken Sergen Yalçın’ın da bonservisini 9 milyon dolara satın aldı. Siirt’te oynamayacağını açıklayan Sergen için Fenerbahçe, Trabzon ve Galatasaray’da kiralık günler başladı.

2002 yılında Sergen yeniden Beşiktaş’a geldi. 4 yılın ve kazandığı bir şampiyonluğun ardından Sergen yine bir inşaat şirketinin futbol projesinin ilk transferi olarak karşımıza çıktı.

İkinci Lig B kategorisinde mücadele eden Şekerspor 3. Ligdeydi. Adını son dönemde gelişen inşaat sektöründe yaptığı yatırımlarla duyuran KC Grup, Şekerspor’u satın aldıktan sonra şampiyon oldu. 2. Lig’e çıktı. O dönemlerde Süper Ligi hedefleyen Şekerspor’un aklına, hem sportif hem de reklamsal başarının sağlanması için ilk olarak Sergen geldi.

1996’da 1 trilyona imza atan Sergen, 10 yıl sonra yarı fiyatına bonservisini başka bir şirketin kasasına vermişti. Futbol hayatı boyuncu 4 kez imza atmıştı, fakat üç imzası şirket takımlarının mukavelesini süslemişti. Belki de bu, Sergen’in dediği gibi hayatındaki son transferi olacaktı. Ama bu, yolculuğun durumunu, hedeflerini değiştiren etken olmayacaktı…

Oynadığı dönemlerde kendi anlatımlarından anladığımız gibi; Beşiktaş’ta sakat durumda iken, bir Tempra araba hatırına gol attığını, gol sonunda arabayı aldığını anlatırken, gülmelerini hatırlarsınız. Chelsea ile oynadığımız maçta 2 gol atmıştı. Daha sonra bunları da “bahiste koyduğu parayı katlamak için” yaptığı konuşuldu, bu dedikodu olabilir, yalan olabilir, Sergen’ı karalamak için kullanılıyor olabilir… Ama bu durumun camiada konuşuluyor olması bile kötü bir şey değil midir?

Bulunduğumuz sitenin açtığı başlık bir kez daha önem kazanıyor: Vedat Okyar… Ne demişti buna benzer konular için… “Üzerimde Beşiktaş forması varken yalan mı söyleyecektim”… Selam olsun bir kez daha büyük kaptanımıza… Aşkına, sevdasına bin selam olsun…

Sergen açısından su yüzüne çıkabilen çok şey var. Bizim bilmediklerimiz mutlaka vardır. (Bildiklerimizi, bildiğimi anlatmayı sürdüreceğim; yazı dizisi bu anlamda devam edecektir!) Ama şuna inanıyorum ki; TV programlarına devam ettikçe bilmediklerimizi bir bir açıklayacaktır kendisi. Çünkü onlar malzemeye parayı veriyorlar… Tıpkı, Uzan gibi… Veya Jetpa gibi… Veya KC Grup gibi… Unutma Sergen, oynarsan alırsın parayı… Sen şimdilik buralarda “oynamayı” sürdür. Her önüne gelen topa vurur gibi. Küfret Beşiktaşımıza… Geçmişini inkar etmeyi sürdür… Çünkü bu aralar inkarcılar ve ihbarcılar kazanıyor…

Hayatın bu kadar kepaze ve ucuz olduğunu bilseydik! Toplardık aramızda birkaç lira. Alırdık sana bir Tempra… Veya İngiltere’de attığın iki süper gol hatırına, ne aldıysan… Verebilirdik belki… Belki bizim için de bir gol atardın ha… Belki yıllarca oynadığın takımında aldığın şampiyonluklarımız artardı… Bir düşün istersen… Ağız dolusu nefretini kusmadan önce…

Şimdi seni şöyle hatırlamayı seçiyorum; hem topu hem de parayı en iyi takip edensin…

Nouma ve İlhan için söylediklerimi, senin için söylemeye dilim varmıyor. Çünkü senin Beşiktaş’a olan sevgin tarif edilebilir, bizim de sana olan sevgimiz bankalarda, borsalarda yatıyor artık… Oyna ve al…