Beşiktaşım 3 - 0 Gençlerbirliği


Kaşkolunu takmış kapıdan çıkanı bugün dışarıda, arada yağdımı fena yağan, soğuk bir hava bekliyordu.. Havanın etkisi hissedilir derecedeydi ki, taraftar da maç saatine çok yakın doldurdu Şeref Stadı'nı..
Çok hızlı başladık, ama gazımız da fazla sürmedi.. İlk dakikada gelen baskıdan sonra, gole kadar çok sıkıntılı bir oyun seyrettik.. Koray'ın tek başına kurduğu kale gibi defansı geçmenin çözümünü bulamayınca, yavaş yavaş sinirler de gerilmeye başladı..
Delgado'nun hatalı pasları, Bobo'nun top kayıpları, yavaş yavaş ıslıklayan taraftar profilini ortaya çıkarmaya başlıyordu ki, Denizli oyuna müdahale etti ve kimsenin inanamadığı bir şekilde Nobre'yi oyundan aldı.. Bu hareketin, kontrat yenileme konusunda eşşeğin bir tarafına su kaçırmış olması ile bir alakası var mı bilemiyorum ama kıllanmadım dersem yalan söylemiş olurum.. Kötü oynayan Beşiktaş takımı içerisinde Nobre ile Bobo'yu kıyaslamaya kalksak, daha kötü olanı bulmakta zorluk çekerdik.. Bobo ve Delgado'dan özellikle bahsettim çünkü, taraftarın bişeyler yapsınlar diye beklediği tek onlar vardı kadroda.. Nobre didinerek yırtıyor, ama onlar kötü oldukları zaman pek yiyecek kredileri yok.. Trabzonspor maçında oyuna girsin diye ismi söylenilen Bobo'ya her an sırt çevirmeye hazır, Delgado da yakın zamanda oynamaya başlamazsa, ipini kesecek taraftar, dikkatli olmalı.. Kötü zaman olunca engel olunamayacak tepkiler geliyor tribünden, artık alışmak lazım..
Neyse, doğru seçim, doğru hamle, doğruları da beraberinde getirdi.. Çakma Torres'imiz Holosko'nun getirdiği hareketlilik, Yusuf'un -her ne kadar istemeyerek söylesem de- Delgado'nun yapamadıklarını yapmayı başarması, golü bulmamızı sağladı..


Kilidi açan kritik golün, Maçın 1 Numaralı Adamı olan Ernst tarafından gelmesi de ayrı bir güzellik kattı olaya.. Şahsım adına atacağı golü, uzaklardan mermi gibi vurarak yapacağını düşünüyordum ama, böylesi de iyidir.. O golü başka maçlara saklasın :) Kendisine yapılan tezahürat slogan şeklinde, bir de golden sonra ellerini kaldırınca haydi haydi diyerekten, kartal golgolgol kıvamında bir ses çıktı, desibel'e yaklaşmıştır sanırım, tribün o An'da..
Defans anlamında Ersnt haricinde Cisse'nin pek sırıtmadığını, Sivok-Toraman ikilisinin de gerçekten güven verdiğini düşünüyorum. Eğer hocamız bu maçta Sivas öncesi takımı denediyse, doğru kadro sahadaydı diyebiliriz.. Holosko-Nobre seçimi konusunda da kimin oynaması gerektiğini bugün bizzat Holosko oyuna katkısı ile göstermiştir ayrıca..
1-0'dan sonra daha rahattık tabiki.. Tribün olarak gole kadar pek etkili olamasak da, stresi üzerinden atınca gerçekten manyaklar gibi bağırıyoruz.. Çok kasılıyorum ben izlerken, bazen bağırmayı bile unutuyor insan.. O yüzdendir ki, takım korner kazandığında yükleniyoruz Saldırın diye, top oyunda değilken daha iyi motive ediyoruz takımı hücumdaysak, bana göre..
2. ve 3. Gollerimize şapka çıkartmak gerekir.. Yorum yazmak gereksiz.. Tekrar tekrar izlenmeli, zevkine varılmalı..

Maçın, maç dışındaki en üzerinde durulası An'ı da, kuşkusuz C.Başkanı A.Gül'ün anons edilmesi idi.. Stad spikerinin gol atmışız gibi böğürerek coşkuyla adını söylediği anda -niye o kadar anırdı anlamadık- kapalıdan gelen yuh sesi belki de önemli bir mesajdı.. Daha sonra, stada izin ver diyerek şiddetini aldı tribün kendisinin ama, bence bağıranlar da pek inanmamışlardır yeni stadın yapılabileceğine çünkü, artık yeni bir stad yapılacak alan kalmadı, Şeref Stadı çevresinde..
Bir tebrik de Koray'a.. Nasıl profesyonel olunacağını gösterdi.. İzleyen yöneticileri pişman etmiştir gönderdikleri için.. Bir tane terbiyesizlik yapmadı, diğer çakallara da örnek olsun.. Neredeyse tek başına puan alacaktı, ama başaramadı..
...
Neticede 3 puan, galibiyetle gelen coşku ve maç sonu dillerde yine Fenerbahçe besteleri vardı..

Yavaştan Kanatlanmaya başlıyoruz, hepimizde var o acaip his.. Ulan olacak sanki be..
Sivasa gidiyoruz Cuma gecesinden..
O güzel günlerin ilk ışıkları belirdi ufukta,
Büyük Totem'dir,
şş..

taksim