I love you Totem
Hepimiz biliyoruz ne demek olduğunu.. aslında pek futbolla alakası olan bir kavram değil, çok çok eskilerde, daha ortada inanılacak bir soyut/somut "şey" yokken ortaya çıkmış, insanlar değerli saydıkları bu garip yapının kendilerini koruduğuna inanmışlar ve ona sığınmışlar.. Hatta iş biraz daha ilerlemiş ve her topluluğun kendine has totemi olmuş, falan filan olmuş..
Asırlar geçti, totem yeşil sahalara indi.. Eski zamanlarda her topluluğun ayrı totemi varmış belki, şimdi her insanın/taraftarın ayrı totemi var..
Beşiktaş'la yatıp Beşiktaş ile kalkmaya başladığım senelerden beri totem yapmak hep baş vurduğum eylemler arasındadır.. Aslında totem yapmayı da bana Beşiktaş'ı öğreten babam ve dayımlardan öğrendim diyebilirim.
Uğurlu eşofman altını saymıyorum, maç izlerkenki oturma düzeninden tut da, ikinci yarı başlarken veya gol yendiği zaman değiştirilen terliklere, ailedeki Anne sıfatlı kişilerin, -annem ve yengem- tv önünden geçmeleri, hatta iş bazen abardığında konuşmalarının bile maça kattığı olumsuz etkinin tartışılması, -annem o kadar olmasa bile, yengem de fena Beşiktaşlıdır- geçmiş zamandan hatırımda kalan totem hatıraları..
Aradan geçen zaman boyunca, her izlediğim maça, takımın 12.'si olarak -futbolcu değil, totemci diyelim- çıkmışımdır. mesela uzun süre, hayal kurmamak için kastığımı bilirim, bir yandan sağdan gelen ortaya kafayı gömen bizim forvetin o andaki hareketini düşünürken kendimi yakalayıp, lan golü hayal etmek yok, maça konsantre maça.. diye çevirdiğimi çok bilirim. Bazı zamanlar da unutup, gol yediğimiz anda kendimi hayaller aleminde bulduğumda kendime çok kızmışımdır, sanki golü ben yedirmişim gibi..
bu iş her zaman reel ortamda da işe yaramıyor.. CM oyunu vardır mesela efsane, gönüllerde.. Az şekilden şekle girmedim o ekran karşısında maç oynanırken.. Sol dirsek klavye yanında, sağ el dudakla oynuyor, gözler hafif kısık, ayaklar rahat vaziyette maça konsantre şampiyonlukları hatırlarım...
Her zaman değiştirilecek bir şey, her zaman bir şeyin değişmesine sebep olabilir.. buna baya baya inanıyorum.. Bazen sol cepten sağ cebe geçen bir cep telefonu, bazen atkılar, bazen terlikler, bazen bereler..
İşe yaramadığını görmedim bugüne kadar..
Bir tanesini pek unutamıyorum, o da yanılmıyorsam geçen sene oynadığımız Gaziantep maçıydı.. Barışarock Festivalinde, -Beşiktaş Standımız etrafında- toplanmış maçı dinleyen Beşiktaşlı kalabalık, maç başlarında tezahüratlar ile coşmasına rağmen dakkalar 80'lere gelmeye başlamış ve herkes yere oturmuştu.. Spikerin skorbord 90'ı gösteriyor diye başladığı cümleleri de duyduktan sonra pek umut falan kalmamıştı kimsede ki, istemsizce, nerden bulduğumu hatırlamadığım bir kağıt parçasını, maçı dinlediğimiz Wolkswagen kaplumbağa'nın radyo antenine iliştirdim.. Aynı dakikalarda da, sonradan öğreneceğim üzere, Festivalde bizimle sohbet eden ve orda maçı Dinleyen rahmetli Barış Akarsu'nun babası da oğlunun posterine uzun süre bakarak birşeyler söylemiş ve ortamdan uzaklaşmış..
Batuhanın golü ortamı sevince boğmuştu boğmasına ama, gol sevinci arasında, nefesim yetmiyordu toteeeem laaan diye bağırmaya.. Şimdi inandırabilir misiniz beni, o golde, benim ve Barış Akarsu'nun babasının payının olmadığına ? Hayır.. :)
Fazla uzun oldu sanırım, Ekşiden Bir alıntı ile bitireceğim.. Bahsi geçen kitabı da ayrıca tavsiye ederim..
"Nick Hornby, fever pitch kitabinda arkadaslarindan birinin fare sekeri almasi, ondan bir isirik aldiktan sonra yere düsürmesi ve üzerinden bir araba gecmesi ile arsenal in maci 3-1 kazanmasindan sonra totem haline getirilen bu olay icin bakiniz ne diyor : (halit kivanc ekolu) fare şekeri dışında hiçbir şeyin ama hiçbir şeyin faydası dokunmadı. ama elinizden bir şey gelmediğinde başka ne yapabilirsiniz ki? her günün belirli saatlerini, yılın belirli aylarını, ömrün belirli bir kısmını üzerinde hiçbir kontrolümüzün olmadığı bir şeye ayırdığımızı düşünecek olursak;derin ve anlaşılmaz görünen esrarengiz bir şeyle karşılaşan bütün diğer ilkel toplulukların yapmış olduğu gibi, bizim de, her ne olursa olsun kontrol gücüne sahip olduğumuz yanılsamasını yaşatan, dahice fakat tuhaf ayinler geliştirme noktasına kadar gerilememizde şaşılaşacak bir şey var mı ?"
This entry was posted on 3 Mart 2009 Salı at 23:19. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0. You can leave a response.
# by Şairler Parkı - 4 Mart 2009 00:25
İzmir'de de işe yaradı ama totem:)
Ege
Yorum Gönder